0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » TEBÜK SEFERi

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
TEBÜK SEFERi
569 Mesaj -
Hz. Peygamber'in Hicretin dokuzuncu yýlýnda, Þam'da toplanan kýrkbin kiþilik Bizans ordusuna karþý çarpýþmak üzere Medine'den Tebük'e kadar sevkettiði en son ve en güçlü askerî hareket.

Tebük arap yarýmadasýnýn kuzeyinde Medine ile Þam'ýn ortasýnda bir yerin adýdýr. Suyu ve hurmalýðý olan bir yerdir. Bu savaþ yolculuðunun son ucu burasý olduðu için "Tebük Gazasý" adý ile anýlmýþtýr. Bu seferde savaþ olmamýþ fakat en güçlü bir Ýslâm ordusu techiz edilmiþ, böylece askerî ve siyasî açýdan önemli bir zafer kazanýlmýþtýr.

Seferin nedeni: Bizans Ýmparatoru Heraklius'a bir mektup yazan Suriye'li hristiyanlar, Muhammed'in öldüðünü, müslümanlarýn da kýtlýk ve yokluk içinde periþan olduklarýný, üzerlerine asker gönderilirse, onlarý kendi dinine katmanýn tam zamaný bulunduðunu bildirdiler (Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, VI, 191). Bunun üzerine Heraklius silahlandýrdýðý kýrk bin kiþilik askeri bir gücü Kubad'ýn komutasý altýnda yola çýkardý. Cüzam, Lahm, Gassân ve Âmile adýný taþýyan arap kabilelerinin de Rumlarla birlikte hareket edecek!eri haberi Medine'ye ulaþtý. Zaten Allah'ýn elçisi kuzey sýnýrýndan güvende deðildi. Böyle bir askerî harekât hazýrlýðýný öðrenince genel seferberlik ilân etti. Allah'ýn Resulu diðer gazvelerde genellikle seferin nereye olacaðýný gizli tutarken bu defa Bizans ordusuna karþý bir sefer düzenleneceðini açýklamýþtý. Çünkü gidilecek yer uzak, havalar sýcak ve kurak, düþman güçlü idi. Ordunun buna göre hazýrlýk yapmasý gerekiyordu. Mekke'den ve diðer arap kabilelerinden asker toplamak için de görevliler çýkarýlmýþtý.

Sýcak, kuraklýk, kýtlýk, uzaklýk ve güçlü düþman unsurlarý bu seferi "güç ve zor bir sefer" haline getirmiþti. Bu yüzden seferin rastladýðý zamana Kur'an-ý Kerim'de "Sâatü'l-usre" (güçlük zamanýgöz kırpma denilmiþ, bu sefere de Kur'an dilinden alýnarak "Gazvetü'l usre (zorluk gazâsýgöz kırpma" adý verilmiþtir. Bu sefere katýlan orduya da "Ceyþü'l-usre (Güçlük ordusu)" denilmiþtir (bk. et-Tevbe, 9/117; ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terc ve Þerh, Kamil Miras, 6. Baský, Ankara 1983, X, 408, 409; Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, es-Sîre, IV, 161; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 75; Vâkýdî, Meðâzî, III, 991).

Hz. Peygamber savaþ için hazýrlýk yapýlmasýný emrettiði zaman mevsimin olumsuzluklarý, ürünün hasat zamaný oluþu ve insanlarýn yazýn sýcaðýnda aðaç gölgesinde oturmayý sevmesi yüzünden, böyle sýkýntýlý bir yolculuða isteksizlik vardý. Ashab-ý kiramýn aðýr davranmasý dikkati çekmiþti. Bu yüzden Allah'u Teâlâ müminleri þöyle uyardý:

"Ey iman edenler! Size ne oluyor da: Allah yolunda cihata çýkýn, denildiðinde, bazýlarýnýz aðýrdan alarak, bulunduðunuz yerden kýmýldamak istemiyorsunuz? Yoksa siz ahireti býrakýp, sadeœ dünya hayatýna mý razý oldunuz? Halbuki dünya hayatýnýn geçici zevki ahiret saadeti yanýnda pek az ve deðersizdir" (et-Tevbe, 9/38). Devamý ayetlerde, eðer bu cihata çýkmazlarsa can yakýcý bir azapla karþýlaþacaklarý, bunun zararýnýn Allah'a deðil kendilerine olacaðý, Allah'ýn Resulune yardým etmeseler bile, Allah'ýn O'na yardým edeceðini, nitekim Mekke'den hicret ederken de Resulullah'a yardým edildiði, maðarada da o, arkadaþýna; "üzülme, Allah bizimle beraberdir" diyordu, böylece Allah'ýn Resulune emniyet ve güven verdiði, þimdi de ayný yardýmý yapabileceðini bildirdi (et-Tevbe, 9/39, 40).

ÝÝslâm toplumu su ayetle topluca cihata çaðrýldý: "Ey müminler! Güçlünüz zayýfýnýz hep birlikte savaþa koþun. Allah yolunda mallarýnýzla canlarýnýzla cihat edin. Eðer bilirseniz bu sizin için daha hayýrlýdýr" (et-Tevbe, 9/41).

SAHABENIN ORDUYA YARDIMLARI:

Hz. Peygamber her gün minberine oturur ve "Allahým! Sen þu bir avuç Ýslâm toplumunun yok olmasýna fýrsat verirsen, artýk yeryüzünde sana ibadet olunmaz" diyerek yalvarýr ve müminleri mallarýyla ve canlarýyla cihata teþvik ederdi. Bunun üzerine servet sahibi müminler orduya yardým getirmeye baþladýlar.

Hz. Ömer bu sefere dörtbin dirhem gümüþ para (beþ dirhem yaklaþýk bir koyun bedeli) getirmiþ ve Hz. Peygamber'in "Geride ne býraktýn?" sorusuna "malýmýn yarýsýný" diye cevap vermiþtir (Ýbn Esîr, Üsdü'l-Gâbe, III, 326-327; M. Asým Köksal, Ýslâm Tarihi, 2. baský, Ýstanbul, t.y., IX, 156, 157). Hz. Ebû Bekir de dörtbin dirhem getirince, Allah elçisinin "Aile fertleri için ne býraktýn?" sorusuna; "Onlara Allah ve Resulunü býraktým" diye cevap verince, bunu iþiten Hz. Ömer hayýr yarýþýnda Ebû Bekir'i geçemeyeceðini belirterek aðlamýþtýr (Vakýdî, Meðâzî, III, 991; Ýbnü'l-Esîr a.g.e., III, 327).

Abdurrahman b. Avf da sekizbin dirhem sermayesinin yarýsýný getirince Allah elçisi; "Allah senin getirip verdiðini de, ev halkýn için ayýrdýðýný da bereketlendirsin" (Vâkîdî, Meðâzî, III, 991; Taberî, Tefsir, X, 197) diye dua etmiþtir.

Hz. Osman ise ordunun techizinde en büyük yardýmý yapmýþtý. O, üçyüz deve, yüz at baðýþlamýþ, ayrýca bin altýn lirayý Resulullah'ýn kucaðýna dökünce, Allah elçisi; "Ey Allah'ým! Ben Osman'dan râzýyým, sen de razý ol” diye dua etmiþ ve Osman'ýn bundan sonra olmuþ olacak þeylerden bir sorumluluðunun bulunmayacaðýný bildirmiþtir (bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 75; Vâkýdî, a.g.e., III, 991; Ýbn Ishak, Ýbn Hiþâm, Sîre, IV, 161). Ayrýca Hz. Osman'ýn birer altýn sarfý ile onbin askeri techiz ettiði, su içtikleri kaplarýn aðýz baðlarýna ve aský iplerine kadar saðlanmadýk ihtiyaçlarýnýn býrakmadýðý nakledilmiþtir. (Vâkýdî, Megâzî, III, 991; Belâzurî, Ensâbü'l-Eþraf, 1, 368).

Malî durumu zayýf olanlar da ellerinden gelen yardýmý yapýyorlardý. Hz. Peygamber; "Kim bugün bir sadaka verirse sadakasý kýyamet günü Allah katýnda onun lehine þahitlikte bulunacaktýr" buyurunca, bir adam baþýna sardýðý sarýðý vermiþ, siyah, hor görünüþlü bir yoksul da çok güzel bir deveyi baðýþlayýp gitmiþti. Ebû Ukayl iki ölçek hurma karþýlýðýnda sabaha kadar su çekmiþ, bir ölçeðini ev ihtiyacý için ayýrmýþ, bir ölçeðini de orduya baðýþlamýþtý. Hz. Peygamber onun için de hayýr ve bereketle dua etti (Taberî, Tefsir, X, 194, 195). Baþka bir yoksul Ulbe b. Zeyd ise malý, mülkü, biniti olmadýðý için cihata hiçbir katkýsý olamayýþýndan çok üzgündü. Gece namazýndan sonra Allah'a niyazda bulundu, imkânlarýnýn olmayýþýndan yakýndý. Ertesi gün sýkýlarak, alay edilmeyi göze alarak çok az bir meta'ý Hz. Peygamber'e getirdi. Bu da sadakalara karýþtýrýldý. Ertesi gün Hz. Peygamber az bir sadaka veren bu yoksulu davet etti ve þöyle buyurdu: "Muhammed'in varlýðý, kudreti elinde bulunan Allah 'a yemin ederim ki, sen sadakasý kabul olunanlarýn Divan'ýna yazýldýn" (Ýbn Kayyim, Zâdu'l-Meâd, Mýsýr 1390/1970, III, 4; Vâkýdî, a.g.e., III, 994; Ýbn Hacer, el-Ýsâbe, II, 500).

Kadýnlar da ellerinden gelen yardýmý yapmaktan geri durmuyorlardý. Ümmü Sinan el-Eslemiyye þöyle anlatýr: "Hz. Âîþe'nin evinde Resulullah (s.a.s)'ýn önüne serilmiþ bir örtü gördüm ki üzerinde bilezikler, bazubentler, halhallar, yüzükler, küpeler, develerin ayaklarýný baðlayacak bir takým kayýþlarla, kadýnlar tarafýndan gönderilen ve savaþta iþe yarayabilecek bir takým þeyler bulunuyordu" (Vâkýdî, Meðâzî, III, 991, 992).

Tebük Seferi ve Münafýklar:

Münafýklar müminleri baþarýya götürebilecek her önemli iþte olduðu gibi gerek Tebük gazvesi hazýrlýklarý ve gerekse yolculuk sýrasýnda bozgunculuk yapmaktan geri durmadýlar.

Münafýklarýn baþý Abdullah b. Ubey b. Selül; "Muhammed Roma devletini oyuncak mý sanýyor? Onun ashabýyla birlikte yakalanýp esir olacaklarýný gözümle görmüþ gibi biliyorum" diyerek halka korku ve ümitsizlik vermeye çalýþýyordu (Ahmet Cevdet Paþa, Peygamberlerin Kýssalarý ve Halifelerin Tarihleri, Ýstanbul 1977, I, 206).

Münafýklardan bir topluluk hiçbir özürleri olmadýðý halde Tebük seferine katýlmamak için Hz. Peygamber'den izin istediler. Allah'ýn Resulu seksenden fazla münafýða izin verdi. Kimi münafýklar da ganimet almak için Tebük ordusuna katýlmýþ ve gittikleri yerlerde bozgunculuk yapmaktan geri durmamýþlardýr (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, Sîre, 160 vd.; Taberî, Tarih, III, 142 vd.; Vâkýdî, Megâzî, III, 995; et-Tevbe, 9/66).

Orduya özürsüz katýlmayan münafýklarla ilgili çeþitli ayetler indi. Bazýlarý þunlardýr: "Onlardan bazýsý peygambere: "Bana izin ver, beni fitneye düþürme" diyordu. Bilin ki onlar zaten fitne içine düþmüþlerdir. Þüphesiz cehennem, kâfirleri çepeçevre kuþatýcýdýr" (et-Tevbe, 9/49). "Cihatdan geri kalanlar, Allah'ýn Resulune muhalefet ederek oturup kalmalarýna sevindiler. Allah yolunda mallarýyla canlarýyla cihat etmeyi hoþ görmediler. "Bu sýcakta savaþa çýkmayýn " dediler. De ki: "Cehennem ateþi daha sýcaktýr". Keþke bilseydiler. Yaptýklarýnýn cezasý olarak, artýk az gülsünler çok aðlasýnlar" (et-Tevbe, 9/81, 82; ayrýca bk. 9/42-48, 63-64, 79, 83, 86, 87, 90, 93-96).

YAHUDI SÜVEYLIM 'IN EVININ YAKILMASI:

Münafýklardan bazý kiþilerin Yahudi Süheylim'in Casum mevkiindeki evinde toplanýp, Tebük gazasýna çýkacak halký Hz. Peygamber'in etrafýndan daðýtmak üzere toplandýklarý haber alýndý.

Bunun üzerine Allah elçisi Talha b. Ubeydullah'ý (ö. 36/656) bazý sahabelerle birlikte onlara gönderip Süveylim'in evini ateþe vererek üzerlerine yýkmasýný emretti. Emir yerine getirildi. Dahhâk b. Halîfe evin damýndan atlayýnca ayaðý kýrýldý. Ýbn Übeyrýk ve arkadaþlarý ise damdan atlayýp kaçtýlar (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, IV, 160; Diyarbekri, Hâmis, II, 124).

ÝHMALCILIK YÜZÜNDEN SEFERE KATILMAYAN MÜSLÜMANLAR:

Mümin olduklarý halde ihmalcilik yüzünden sefere katýlamayanlar da olmuþtu. Bunlar: Kâ'b b. Mâlik, Mirâre b. Rabî' ve Hilâl b. Ümeyye (r. anhüm) idi.

Kâ'b b. Mâlik; Akabe'de Hz. Peygamber'e bey'at etmiþ, Bedir dýþýnda tüm gazalara katýlmýþtý. Tebük seferine katýlmak için her türlü imkâna sahip olduðu halde sýrf ihmalciliði nedeniyle bu gazaya katýlamadýðýný þöyle belirtmiþtir: "Hz. Peygamber bu gaza için hazýrlanmaya baþladýlar. Ben de onlarla birlikte yol hazýrlýðýný görmek üzere sabahleyin evden çýkýp dolaþýr, hiç bir iþ görmeden akþam üzeri döner, gelirdim. Kendi kendime; hazýrlanmak için çok vaktim var, derdim. Bu ihmalcilik bende sürdü gitti. Sonunda Resulullah ve ashabý birden yola çýkýverdiler" (Vâkýdî, Meðazî, III, 997, 998).

Diðer iki sahabe de benzer ihmal içinde olup gecikmiþler ve sefere katýlmamýþlardý. Ancak daha sonra bu üç sahabe ruhen çok daraldý ve dünya kendilerine dar geldi. Onlarýn bu sýkýntýsý Kur'an-ý Kerîm'de þöyle açýklanýr: "Ve savaþtan geri kalan o üç kiþinin tövbesini de kabul etti. Bütün geniþliðine raðmen yeryüzünün kendilerine dar geldiði, ruhlarý son derece sýkýldýðý, Allah'tan baþka bir sýðýnak olmadýðýný anladýklarý zaman tövbe etsinler diye, Allah onlarý baðýþlamýþtý. Þüphesiz ki, Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandýr" (et-Tevbe, 9/118).

ÖZÜR NEDENIYLE SEFERE KATILAMAYANLARIN ECRE ORTAK OLUÞU:

Ashab-ý kiramdan meþrû özürleri yüzünden Tebük gazvesine katýlamayanlarýn, katýlan askerlerin kazandýðý tüm ecre ortak olduklarý hadis-i þerifle sabittir.

Enes b. Mâlik (r.a)'den rivayete göre Hz. Peygamber Tebük seferi sýrasýnda þöyle buyurmuþtur: "Medine'de bir topluluk kalmýþtýr ki, biz bir dað yolunda, bir vadide her yürüyüþümüzde, onlar da bizimle birliktedirler. Ashap: Yâ Resulullah, onlar nasýl bizimle birlikte olur?" diye sorunca da; "Onlarý burada bulunmaktan (hastalýk, gücü yetmemek gibi) meþrû özürleri menetmiþtir" (Buhârî, Cihâd, 140, Temennî, 9, Menâkýbu'l-Ensâr, 1, 3, Megâzî, 56; Müslim, Zekât, 133, 136136; Tirmizî, Menâkýb, 65; Kâmil Miras, Tecrid-i Sarîh, VIII, 299, 300)

TEBÜK'E BÜYÜK YOLCULUÐA ÝMKÂN BULAMAYANLARIN AÐLAYIÞI:

Varlýklý sahabelerin yardýmý ile ihtiyaçlý gaziler techiz ediliyor, fakat sayý çok fazla olduðu için bu yardým da yetiþmiyordu. Ýslâm tarihinde "aðlayanlar" diye anýlan yedi kiþi Resulullah (s.a.s)'a gelerek, bu gazveye katýlmak istediklerini, fakat binit ve yiyeceklerinin bulunmadýðýný bildirdiler. Hz. Peygamber'in kendilerine binit kalmadýðýný söylemesi üzerine bu yedi kahraman aðlayarak geri dönmüþlerdi. Bunlar Salim b. Umeyr, Ulbe b. Zeyd, Ebû Leylâ el-Mâzinî, Seleme b. Sahr, Irbâd b. Sâriye; bir rivâyete Abdullah b. Muðaffel ve Ma'kýl b. Yesâr veya Amr b. Gunme (r. anhüm)'dür. Onlarýn bu hali Kur'an-ý Kerim'de þöyle haber verilir: "Cihada çýkabilmek için binek vermen için sana geldikleri vakit: "Size verecek bir binit bulamýyorum" dediðinde, savaþ araç ve gereçleri bulamadýklarýný üzülüp gözleri yaþla dolu olarak geri dönenlere de bir sorumluluk yoktur" (et-Tevbe, 9/92).

Bunun üzerine bu yedi mücahidden ikisine Ýbn Yamin, ikisine Hz. Abbas b. Abdilmuttalib, üçüne de Hz. Osman binit saðlamýþtýr (Ýbn Ýshak, Ýbn Elisâm, Sîre, IV, 161, 162; Vâkýdî, Megâzi, III, 994; Taberî, Tarih, III, 143).

TEBÜK YOLCULUÐUNUN BAÞLAMASI:

Hz. Peygamber (s.a.s) Tebük gazasýný Medîne'den Hicretin 9. yýlý Recep ayýnda perþembe günü çýkmýþtý. Çünkü O, cihada perþembe günü çýkmayý severdi. Bu, Resulullah (s.a.s)'ýn sonuncu gazasý oldu.

Medine'de vekil býrakýlan Hz. Ali için münafýklarýn "Muhammed, Ali'yi onda görüp hoþlanmadýðý bir þey için geri býrakmýþtýr" gibi dedikodular yapmasý üzerine, Hz. Ali silahlanýp Cürf mevkiinde Hz. Peygamber'e yetiþti. Resulullah'ýn geliþ nedenini sormasý üzerine hakkýndaki dedikodudan söz etti. Hz. Peygamber; "Onlar yalan söylemiþlerdir. Ben seni arkamda býraktýklarýma vekil tayin ettim. Hemen geri dön, gerek benim ev halkým ve gerekse senin ev halkýn içinde vekilim ol. Sen bana göre, Musa'ya göre Harun'un durumunda olmak istemez misin? Ancak benden sonra Peygamber gelmeyecektir" dedi. Hz. Ali; "Ey Allah'ýn elçisi öyledir" diye cevap verdi ve Medîne'ye geri döndü" (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, IV, 163, Ýbn Sa'd, Tabakât, III, 24 25, Taberî, Tarih, III, 144, Ýbnü'lEsîr, el-Kâmil, Beyrut 1385/1965, II, 278).

Hz. Peygamber'in komutasýndaki onbin kiþilik Ýslâm ordusu Medine'den Tebük'e kadar onsekiz yerde konakladý, ondokuzuncu konaklama yeri Tebük oldu. Bu konaklama yerlerinde namaz kýlýnan yerler günümüzde de adlarýyla mescit olarak bilinmektedir. Zülhuþub, Feyfâ, Zülmerve, Rak'a ve Vâdilkurâ mescidleri gibi .

Yolculuk sýrasýnda ve konaklama yerlerinde pek çok ibretli ve hikmetli olaylar vuku buldu. Allah'ýn elçisi yol boyunca öðütlerini sürdürdü. Bunlardan bazýlarý þunlardýr:

1) Sekizinci konaklama yeri olan Hicr'da olanlar:

Hicr, Semûd kavminin yaþayýp helâk olduðu yerdir. Salih Peygambere isyan eden bu topluluðu Yüce Allah korkunç bir haykýrýþla helâk etmiþti (bk. el-A'râf, 7/73-9; el-Hicr, 15/80-84; eþ-Þuarâ, 26/141-159; Hûd, 11/61-68; en-Neml, 27/45-53). Hz. Peygamber bu kavmin mucizeleri gördükleri halde peygamberlerine karþý gelmelerini açýkladý ve bu yerden hýzlý geçilmesini emir buyurdu.

Hicr kuyularýndan alýnan sularý döktürdü ve bununla hazýrlanan ekmek hamurlarýnýn develere yedirilmesini emir buyurdu (Vâkýdî, Megâzî, III, 1008; Ahmed b. Hanbel, II, 9: Asým Köksal, a.g.e., IX, 185 vd.). Böyle hüzünlü bir beldeye neþ'eyle girilmesini, Hýcr'da oturan halkla temas etmemelerini emir buyurdu (Vâkýdî, Meðâzî, III, 1008; Ahmed b. Hanbel, V, 231).

Allah elçisi, Hicr'da gece þiddetli kasýrganýn kopacaðýný, bu yüzden kimsenin yanýnda arkadaþý olmaksýzýn dýþarý çýkmamasýný ve develerin dizlerinin baðlanmasýný bildirdi. Kasýrga çýktý ve uyarýya uymayan iki kiþiden birisi nefes darlýðýna uðradý, diðerini fýrtýna sürükledi.

Mücahitler Hicr'da sabahlayýnca þiddetli susuzlukla karþýlaþtýlar. Allah elçisi özellikle Hz. Ebû Bekir'in yaðmur duasý yapmasýný istemesi üzerine, ellerini kaldýrýp yaðmur için dua etti. Daha ellerini indirmeden yaðmur yaðmaya baþlamýþtý (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, IV, 165; Taberî, Tefsîr, XI, 55; Tarih, III, 144). Bunun üzerine daha önce; "Muhammed hak peygamber olsaydý, Musa peygamber'in Allah'tan yaðmur istediði ve yaðdýrdýðý gibi, O da yaðmur ister ve yaðdýrýrdý" diyerek dedikodu yapan münâfýklar seslerini kesmiþlerdi.

Hz. Peygamber'in devesi "Kasvâ"ýn kaybolmasý:

Bir konaklama yerinde Resulullah (s.a.s)'in devesi Kasvâ kaybolmuþ ve aramalara raðmen bulunamamýþtý. Benî Kaynuka Yahudilerinden müslüman olan Zeyd b. Lusayt adlý münafýk; "Kendisinin peygamber olduðunu söyleyen ve size göklerden haberler veren Muhammed bugün kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor" diyerek müminlerin kalbine þüphe sokmaya çalýþýyordu. Bunu haber alan Resulullah (s.a.s), Cebrail (a.s) haber vermesi üzerine devenin bulunduðu yeri ve ipinin bir dala takýlý bulunduðunu bildirdi ve "Allah'a yemin olsun ki, gerçekten ben, bir þeyi Allah bana bildirmedikçe bilemem" buyurdu. Gerçekten o yana giden sahabiler deveyi bulup getirdiler (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, IV, 166, 167; Vâkýdî, a.g.e., III, 1010).

Zeyd b. Lusayt bu olaydan sonra, ertesi sabah kalbindeki Hz. Muhammed'in peygamberliði konusundaki þüphelerinin yok olduðunu söylemiþtir (Vâkýdî, Megâzî, III, 1010). Bazýlarý onun tövbe ettiðini söylerken Hârice b. Zeyd gibi bazý sahabiler de onun tövbe ettiðini kabul etmemiþlerdir (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, IV, 167;Vâkýdî, a.g.e., III, 1010).

Abdurrahman b. Avf'ýn imam oluþu:

Hicr'le Tebük arasýnda bir konaklama yerinde tan yeri aðardýktan sonra Allah elçisi ihtiyacýný gidermek için uzak bir yere gitmiþti. Cemaat güneþin doðmasýndan korkarak Abdurrahman b. Avf (r.a)'ý öne geçirdiler. Hz. Peygamber abdest alýp dönünce Abdurrahman rukû'da idi. Cemaat Resulullah'ýn geldiðini anlayýnca neredeyse namazý bozacaklardý. Abdurrahman da imamlýktan çekilmek istedi. Fakat Resulullah (s.a.s)'in iþareti ile namaza devam etti. Allah elçisi bir rekâtý imamla, bir rekâtý da selãmdan sonra ayaða kalkarak tek baþýna kýldý. Namaz bitince de; "Güzel yaptýnýz" buyurdu (Ahmed b. Hanbel, IV, 247; Vâkýdî, Megâzî, III, 1011).

Abdestte tek yýkama ve mestlere meshetme:

Avf b. Mâlik'ten rivayete göre, Hz. Peygamber Tebük seferi sýrasýnda yolcular için mestler üzerine üç gün üç gece, mukîm olanlar için bir gün bir gece süreyle meshedilmesini emir buyurmuþtur (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 27). Hz. Ömer'in bildirdiðine göre abdest alýnýrken abdest azalarý birer defa yýkanmakla yetinilmiþtir (Ahmed b. Hanbel, 1, 23).

Vaktinde kýlýnamayýp kaza edilen sabah namazý:

Yolculukta Allah elçisi uykuda iken kaldýrýlmamýþ ve sabah namazý vakti çýkýp güneþ bir mýzrak boyu yükselmiþti. Resulullah (a.s) Bilâl'e: "Ben sana bu gece bizi bekle ve sabah olunca uyandýr" demedim mi?" buyurdu. Bilâl: "Seni uyutan beni de uyuttu" dedi. Hz. Peygamber o yerden kalkýp biraz gittikten sonra, önce sünneti sonra da farzý kaza etti (Vâkýdî, Megâzî, III, 1015, 1016).

Hz. Peygamber'in Tebük'te ashabý ile istiþare etmesi:

Tebük'e geldikten sonra Þam üzerine yürünüp yürünmemesi konusunda Allah elçisi ashabý ile istiþare etti. Hz. Ömer: "Eðer gitmekle emrolundun ise git" dedi. Hz. Peygamber: "Eðer bu konuda Allah tarafýndan emrolunmuþ bulunsaydým, size danýþmazdým" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ey Allah'ýn Resulu orada Rumlar çok fazladýr, müslümanlardan tek kiþi bile yoktur, senin bu derece yakýna gelmen onlarý korkutmuþtur. Uygun bulursanýz bu yýl buradan geri dönülsün veya yüce Allah bu konudaki buyruðunu bildirir" Bunun üzerine Hz. Peygamber Tebük'ten ileri geçmedi (Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre; IV, 170; Ýbn Sa'd, Tabakâl, II, 166; Vâkidî, a.g.e., III, 1019).

Diðer peygamberlere verilmeyip yalnýz Hz. Muhammed'e verilen beþ haslet:

Hz. Peygamber Tebük'te gece namazýný (teheccud) çadýrýnýn önünde kýldýðý bir gece, yanýna gelen sahabilerle sohbet ederken þöyle buyurmuþtur: "Benden önceki peygamberlerden hiç birisine verilmeyen þu beþ þey bana verilmiþti:

a- Önceki peygamberler yalnýz bir kavme gönderilmiþken, ben bütün insanlara gönderildim.

b- Yeryüzü bana mescit ve temizlik aracý kýlýndý. Bu yüzden namaz vakti nerede olursa teyemmüm edip namazýmý kýlarým. Önceki ümmetler ise ibadetlerini ancak Kilise ve Havralarda yapabilirdi.

c- Savaþ ganimetleri bana helal kýlýndý. Halbuki önceki peygamberlere helâl kýlýnmamýþtý.

d- Bana þefaat makamý verildi.

e- Ben bir aylýk uzak yerdeki düþmanýn kalbine korku salmakla yardým olundum" (bk. Buhârî, Teyemmüm, 1, Salât, 56; Müslim, Mesâcid, 3, 4, 5; Ebû Dâvud, Salât, 24; Tirmizî, Mevâkît, 119, Siyer, 5; Nesâî, Cusl, 26; Ýbn Mâce, Tahâre, 90; Dârimî, Salât, 111, Siyer, 28; Ahmed b. Hanbel, I, 250, 301, II, 222, 240, 250, 312; Vâkýdî, Megâzî, III, 1021 vd .).

Hz. Peygambere ve ümmetine ayrýcalýk saðlayan bu niteliklerin Bizans'a karþý yapýlan böyle büyük bir harekât sýrasýnda açýklanmasý þu noktalarý akla getirmektedir.

Çevrede en güçlü olarak bilinen Doðu Roma imparatorluðuna karþý durabilecek bir güce sahip olan Ýslâm topluluðu, yakýnda bu yöreleri ele geçirecek ve rum diyarý Ýslâm'a girecek, böylece arap toplumlarý dýþýna çýkan Ýslâm evrensellik özelliðine kavuþacaktýr .

Ýslâm ordusu yolculuk sýrasýnda günlerce çeþitli yer ve mevkilerde, arz üzerinde farz ve nafile namazlarý kýlmýþ ve böylece ibadetin yalnýz mescidlerde yapýlabileceði imajý yerine namaza evrensel bir mescid anlayýþý kazandýrýlmýþtýr. Abdest ve gusülde de su yerine, gerektiðinde teyemmümle yetinmenin uygulamalarý yapýlmýþtýr.

Bu gibi askeri hareketlerde zafer sonrasý elde edilecek ganimetlerin beþte biri beytülmalin, beþte dördü de gazilerin hakký olmak üzere meþrû kýlýnmýþtýr. Bu da savaþlarda ayrý bir teþvik unsurudur (bk. "Ganimet" mad .).

Çevrede bir aylýk uzak yerde bulunan düþman o gün için Doðu Roma Ýmparatorluðu ve bunlarýn baþkaný Heraklius olmalýdýr. Ýmparatorun ve askerlerinin kalbine korku düþtüðü için Hicaz'a saldýrýp yakýp yýkmak üzere yola çýktýklarý halde bu cesareti gösterememiþlerdir. Güçlü Ýslâm ordusunun hazýrlýklý, düzenli ve her çeþit savaþ rizikosunu göze alarak Tebük'e kadar gelmesi, güç dengesini psikolojik bakýmdan Müslümanlarýn lehine çevirmiþtir. Böylece düþman için, savaþ olmasa bile güç hazýrlamayý emreden ayetin hükmü gerçekleþmiþtir .

Ayette þöyle buyrulur: "Onlara karþý gücünüzün yettiði kadar kuvvet ve savaþ atlarý hazýrlayýn ki, bununla Allah'ýn düþmaný ve sizin düþmanýnýzý ve daha bundan baþka sizin bilmediðiniz, fakat Allah'ýn bildiði diðer düþmanlarý korkutasýnýz. Allah yolunda ne harcarsanýz, karþýlýðý size eksiksiz ödenir, asla haksýzlýða uðratýlmazsýnýz" (el-Enfâl, 8/60).

Hz. Peygamber Tebük'te bulunduðu sýrada Halid b. Velid'i dört yüz atlý ile bir hristiyan topluluk olan Dûmetülcendel'in kralý Ükeydir b. Abdilmelik üzerine gönderdi. Dûmetülcendel Þam yolu üzerinde Tebük'e yakýn, sulu, hurma ve ekinleri bol, büyük bir ticaret merkezi idi. Halid b. Velid az sayýda bir askerle bilmedikleri bir yörede kralý nasýl bulacaklarýný sorunca, Allah elçisi onu "yabanî sýðýr avlarken bulup yakalayacaðýný" haber verdi.

Gerçekten Halid ve arkadaþlarý kaleye yaklaþtýklarý sýrada normal kýrsal kesimde az rastlanan bir yaban sýðýrýnýn kale kapýsýna yaklaþmakta olduðunu gördüler. Yukarýdan Ükeydir ve ailesi de bu semiz hayvaný görmüþlerdi. Ükeydir silahlanýp birkaç adamý ile birlikte sýðýrý avlamak üzere kaleden dýþarý çýkýnca da onu yakaladýlar ve elleri baðlý olarak kalenin önüne getirdiler .

Orada Halid'le Ükeydir arasýnda yapýlan anlaþmaya göre, Ükeydir Müslümanlara: Ýki bin deve, sekiz yüz at, dört yüz zýrh gömlek, dört yüz mýzrak vermek ve Ükeydir ile kardeþi Mudad Hz. Peygamber'e kadar götürülüp haklarýnda Allah elçisi hüküm vermek üzere sulh oldular. Bundan sonra kaleye girilerek belirlenen ganimet mallarý teslim alýndý (bk. Vâkýdî a.g.e., III, 1027, 1034; Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþam, Sire, IV, 169 vd; Ýbn Sa'd, Tabakât, II, 62, 166).

Eyle, Ezruh ve Cerba Melikleri ile Sulh Anlaþmasý Yapýlmasý:

Hz. Peygamber Tebük'te bulunduðu sýrada Kýzýldeniz'in kuzeyinde ve Akabe körfezinin sonunda deniz sahilindeki Eyle hükümdarý Yuhanna b. Ru'be, gelerek yýllýk belirli miktarda cizye vermek üzere kendisi ile sulh anlaþmasý yaptý. Hz. Peygamber Yuhanna'ya þu ahitnameyi yazýlý olarak verdi.

"Bismillahirrahmânirrahîm . Bu, Allah ve Peygamberi Muhammed'den Yuhanna b. Ru'be ile Eyle halkýndan denizdeki gemilerde bulunanlarý ve karadaki gezen, dolaþanlarý için eman yazýsýdýr: Gerek bunlar ve gerek Þam, Yemen ve deniz sahili halkýndan Eylelilerle birlikte bulunanlar, Allah'ýn ve Resulunün himayesindedirler. Onlardan bir kötülük iþleyeni yanýndaki malý koruyamayacak, bu mal, alana da helâl olacaktýr. Denizde, karada herkes dilediði tarafa yolculuk yapma hakkýna sahiptir” (Ebu Ubeyd, el-Emvâl, Mýsýr 1388/1968, s. 287 vd; Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, VI, 169).

Eyle kralý Yuhanna ile birlikte Ezruh ve Cerba halký temsilcileri de Tebük'e gelip Hz. Peygamber'le cizye vermek üzere anlaþma yaptýlar. Bunlar her yýl Recep ayýnda saf altýndan yüz dinar cizye ödemeyi kabul ettiler ve buna karþýlýk onlara birer emannâme (güven mektubu) verildi. Bu iki topluluk da Eyleliler gibi Yahudi toplumudur (Ýbn Sa'd, Tabakât, 1, 289 vd; Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, IV, 169; Vâkýdî, Megâzî, III, 1031).

MESCID-I DIRÂR OLAYI:

Hz. Peygamber Tebük'te yirmi gün kadar kaldýktan sonra, ashab-ý kiramýn ileri gelenleri ile istiþare ederek geri dönmeye karar verdi. Çünkü Bizans ordusu saldýrmaya cesaret edememiþ ve amaca ulaþýlmýþtý. O gün için daha fazla ileri gidip kan dökmeye ihtiyaç yoktu. Çünkü Þam yöresini fetih gibi bir amaçla yola çýkýlmamýþtý. Üstelik Þam yöresinde bulaþýcý bir hastalýk (tâun) olduðu da haber alýnmýþtý. Geri dönüþ için yola çýkan ordu Ramazan'ýn ilk günlerinde Medîne'ye ulaþtý. Hz. Peygamber Tebük'e giderken Medine'ye bir saat uzaklýktaki Ziyevan köyüne geliniðinde münâfýklardan bir heyet gelerek: "Ey Allah'ýn Resulu! Biz hastalar ve Kuba mescidine gelemeyenler için özellikle yaðmurlu gecelerde namaz kýlmak üzere bir mescid bina ettik. Teþrif edip burada namaz kýldýrsanýz, hayýr ve bereketle dua buyursanýz" dediler. Hz. Peygamber bunun dönüþte olabileceðini söylemiþlerdi. Bunun üzerine Tebük dönüþü bu sözü Allah elçisine hatýrlatýp yeni yapýlan mescide gelmesini rica ettiler.

Bu mescid Ebû Âmir Fâsýk adlý bozguncu münafýk ve fasýðýn teþviki ile münafýklarca Kuba Mescidinin cemaatýný bölmek niyetiyle yapýlmýþ ve Hz. Peygamber'e suikast düzenlemek üzere içi silâhla doldurulmuþtu. Hz. Peygamber bu mescide gitmeye hazýrlanýrken Cebrail (a.s) gelerek durumu haber verdi.

Kur'an-ý Kerîm'de bu mescidden þöyle söz edilir:

Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasýný ayýrmak ve daha önce Allah ve Resulune karþý savaþanlara gözetleme yeri hazýrlamak üzere bir mescid yapanlar; "Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk" diye yemin ederler. Allah da þahittir ki bunlar yalancýdýrlar" (et-Tevbe, 9/107). "Ey Muhammed! Bu mescidde asla namaz kýlma. Þüphesiz ki, baþlangýcýndan itibaren takva üzere kurulan mescidde (Kuba mescidi) namaz kýlman daha hayýrlýdýr. O mescidde kendilerini maddî ve manevi kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardýr. Allah temizlenmek isteyenleri sever" (et-Tevbe, 9/108; bk. 109, 110).

Bunun üzerine Hz. Peygamber ashab-ý kiramdan Mâlik b. Dehsan ile Ma'n b. Adiyy (r. anhümâgöz kırpma'yi Mescid-i Dýrar'ý yýkmak üzere gönderdi. Bu sahabeler mescidi yakýp yýktýlar. Böylece kötü amaç için bina edilen bir mescid ortadan kaldýrýlmýþ oldu (bk. Ýbn Ýshak, Ýbn Hiþâm, Sîre, III, 71; Ýbn Sa'd, Tabakât, III, 540 vd; Ýbn Kesîr, Muhtasar Tefsîr, II, 169; Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih, X, 422).

Özürsüz cihada katýlmayan üç kiþinin çilesi:

Resulullah (s.a.s) Tebük'ten dönüþte Medîne'ye giriþte doðrudan Mescidi Nebevî'ye girip iki rekat namaz kýldý. Çünkü seferden dönüþte bu, Resulullah (s.a.s)'ýn âdeti idi. Sonra mescitte oturdu. Tebük gazvesine katýlamayýp Medine'de kalanlar tek tek gelip özürlerini yeminle teyit ettiler. Hz. Peygamber dýþ görünüþlerine bakarak özürlerini kabul edip, iç yüzlerini Allah'a havale etti ve haklarýnda istiðfarda bulundu. Bunlarýn sayýsý seksen kadar idi.

Ancak Kâ'b b. Mâlik, Mirare b. Rabî ve Hilâl b. Ümeyye meþrû bir özürleri bulunmadýðý halde cihada katýlmamýþlardý. Hz. Peygamber'in huzuruna girince mazeret uydurma yoluna gitmeden doðruyu söylediler.

Resulullah (s.a.s) halký bu üç sahabe ile görüþüp konuþmaktan menetti. Üçü de bir köþeye çekilerek elli gün süreyle yalnýzlýða itildiler. Dünya baþlarýna zindan oldu. Kýrk gün geçince Hz. Peygamber bunlara Hüzeyme b. Sâbit (r.a)'i göndererek kadýnlarýndan da ayrý durmalarýný bildirdi. Böylece eþlerinin cihaddan geri kalan bu sahabelere hizmeti de men edilmiþ oluyordu. Yalnýz Hilâl b. Ümeyye'nin eþi Allah elçisine gelerek; "Hilâl yaþlýdýr, hizmetçisi de yoktur. Yalnýz mutfak iþlerine yardýmcý olsam" diye izin istedi. Kendisine yalnýz ev hizmeti için izin verildi.


Elli gün tamamlanýnca bu üç sahabenin maðfiret edildiðini bildirilen ayet indi. Bunu müjdeleyen sahabeye, Ka'b b. Mâlik sevincinden bir kat elbise giydirmiþti. Mescide geldiklerinde Allah'ýn Resulu Ka'b b. Mâlik'e þöyle buyurdu: "Annen seni doðurduðu günden beri yaþadýðýn günlerin en hayýrlýsýný sana müjdeliyorum". Ka'b; "Bu müjde tarafýnýzdan mý, yoksa Allah tarafýndan mý?" diye sorunca, Hz. Peygamber; "Doðrudan Yüce Allah tarafýndan" buyurdu. Bunun üzerine Ka'b, bütün servetini Allah yolunda tasadduk etmek istediðini bildirdi. Hz. Peygamber, bir bölümünü kendisine ayýrmasýnýn daha hayýrlý olacaðýný söyledi (Kâmil Miras, Tecrîd, X, 424 vd, Hadis No: 1659; Ýbn Kesîr, a.g.e., II, 175 vd.).

Allah Teâlâ bu üç sahabenin halini ve affedilmelerini þöyle bildirir: "Ve savaþtan geri kalan o üç kiþinin tövbesini de kabul etti. Bütün geniþliðine raðmen yeryüzünün kendilerine dar geldiði, ruhlarý son derece sýkýldýðý, Allah 'tan baþka bir sýðýnak olmadýðýný anladýklarý zaman tövbe etsinler diye, Allah onlarý baðýþlamýþtý. Þüphesiz ki Allah, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandýr" (et-Tevbe, 9/118).

Ka'b b. Mâlik ve arkadaþlarý bu ilâhî iltifata, doðru sözlülükleri ve samimi davranmalarý sayesinde kavuþtular. Ka'b bu olay üzerine, artýk ömrü boyunca doðrudan baþka bir söz söylemeyeceðine dair Allah elçisine söz verdi. Diðer münâfýklar uydurduklarý yalan mazeretler yüzünden helâk olurken onlar selâmete çýktýlar.
Gönderen: 20.04.2007 - 01:58
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 904 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
KaRaGuL (48), kartal34 (66), Eranthe (33), PuGiPuGi (45), hagenli (55), 361isia (36), elif_su (34), hacý altýndemi.. (52), ottoma (56), kalbegidenyol (41), M--N_PARLAK (39), radiologi (56), Hasretim_islami (44), gokaycagri (38), zeytinn (45), Furkan 72 (49), Ebu.Hureyre42 (36), basis (51), Kübr@ (29), pusat_51 (36), Yagmur-Bey (43), Gülnihal_cnr (45), mayko22 (46), kengu (58), huseyinbagci85 (40), cilginim (40), haddab (42), alisert (54), sevketdagtekin (47), KuBrA_GuLnAr54 (36), elifsu (34), MaddeVeManeviya.. (125)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58460 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.