0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » İSLAMCILIK.......

önceki konu   diğer konu
6 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
İSLAMCILIK.......
944 Mesaj -
ÇOK MÜKKEMMEL BÝR ALINTI MUHAKKAK OKUYUN......

ÝSLAMCILIK

SUNUÞ

Ýslam’ýn Rasulullah Muhammed (a.s) tarafýndan tebliði üzerinden yuvarlak olarak 14 asýr geçmiþ bulunmaktadýr. Bu süre zarfýnda Ýslam’a iliþkin çok çeþitli anlayýþ ve yorumlar ortaya çýkmýþtýr. Bilhassa Ýslam’ýn Kur’an ve sünnet’te yerini bulamayan pek çok hurafeyle katýþtýrýlmasý çabalarý, ciddi sapmalar doðurmuþtur. Fakat hiçbir sapma, modern çaðdaki, Ýslam’ý sadece bir ahiret dini olarak öngörüp, mabede ve kulun vicdanýna hapsetme neticesini doðuran seküler/liberal eðilimler kadar mefsedetli olmamýþtýr. Bu çaba, kendisinden öncekilerden çok ciddi, gerçek bir fitne ve fesat hareketidir. Modernizmin ürünü olan bu telakki, Ýslam’ý dünya hayatýna müdahil olma dinamizminden yoksun býrakmaya, uzlaþmacý, munis, itaatkar, zühde dayalý bir ahlak anlayýþýna indirgemeye çalýþmaktadýr. Bu anlayýþa göre kýsaca, Ýslam’ý Ýslam yapan temel özellikler silikleþtirilmekte, ‘bir yüzüne tokat vurana öteki yüzünü de çevir’ temel pasifist anlayýþý egemen kýlýnmaktadýr.

Oysa Ýslam bir dindir, bütün peygamberler halkasýnýn sonuncusu olan Muhammed (a.s)ýn tebliðiyle somutlaþan Allah’ýn sahih dinidir. Allah’ýn din göndermekle muradý, yeryüzüne, beþerî hayata, sosyal, siyasi ve hukuki düzenlemelere müdahale etmek, insan hayatýný Allah’ýn emrettiði doðrultuda tanzim etmenin temel taþlarýný oturtmaktýr. Allah’ýn kevnî alemdeki hakimiyetini hatýrlatmak, çok fazla itiraz bulmamaktadýr. Hatta Mekke müþriklerinin de bu gerçeði kabul ve itiraf ettiklerini Kur’an hatýrlatmaktadýr. Esas olan ise, insan hayatýnda Allah’ýn hakimiyetini hatýrlatmaktýr. Bunun genel adý tebliðdir. Ýslam’ýn bütün gerçek mü’minlerinin esaslý görevi de budur.

Ýslam’ýn tebliðinden bahsedebilmek için onun, akidesiyle, siyasetiyle, ahlak ve ibadetiyle, hukukuyla, öte dünya inanýþýyla ve deðer anlayýþýyla bir bütün olarak kavranmasý ve öylece iman edilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde, Ýslam eksik kavranmýþ olacaktýr. Eksik kavranan Ýslam da Ýslam olmayacaktýr. Günümüzde çok deðiþik ‘Ýslamlar’dan bahsetmek mümkündür. Çünkü asýrlarýn getirdiði kültürel etkileþimler ve müslümanlarýn geçirdiði siyasi/itikadi anlamdaki çok ciddi travmalar, bütüncül ve sahih bir Ýslam anlayýþýný olumsuz etkileyen faktörler olagelmiþtir.

Ýslam’ýn bir hayat nizamý olduðu, hayatýn bütününün Ýslam’a göre düzenlenmesi gerektiði inancý yeniden, ama belki de -çok iddialý olmazsa- Peygamber’den sonra en ciddi þekilde insanlarýn gündemine girmiþtir. Kendilerini Ýslam’la tavsif eden büyükçe bir kitle ‘sekr’ halinden uyanmaya baþlamýþtýr. Ýmanlarýný, Kur’an anlayýþlarýný, Peygamber ve sünnet anlayýþlarýný, ahiret telakkilerini, ibadet ve ahlaklarýný, deðer yargýlarýný yeniden sorgulamaya baþlayan bir nüve oluþmuþtur. En azýndan þu bilinmektedir ki, artýk müslümanlarýn da, sýrf dinleri uðrunda canýný feda eden gerçek þehidleri vardýr. Ýslam bir din olarak, hayat nizamý olarak, bütün deðerlerin esasý olarak yeniden dönmektedir. Kur’an’ýn o eþsiz güzellikteki temsilî anlatýmýnda var ya: Ýslam filizi artýk çýkmýþtýr! Her geçen gün büyümekte, kalýnlaþmakta, olgunlaþmaktadýr. Her geçen gün bu filiz umutlarýmýzý artýrmakta, sevincimizi çoðaltmaktadýr. Bu filiz Allah’ýn izniyle geliþip güçlenmeye devam edecektir. Fakat bu durum kafirlerin korkusunu artýrmaktadýr. Onlarý üzmekte, panikletmekte ve telaþa sevk etmektedir. Ama beyhude, çünkü Allah iman edip salih ameller iþleyenlere maðfiretini ve vereceði büyük ecri vâdetmektedir.

Ýþte Ýslam’ýn bu þekilde algýlanmasý, adlandýrma bazýnda son yýllarda tartýþmalar doðurmuþtur. Ýslam’ý bu þekilde anlayan ve teslim olan müslümanlarýn hangi adla çaðrýlacaklarý, tartýþma konusu yapýlmýþtýr. Açýkçasý, ‘islamcýlýk’ kavramý bu tartýþmanýn esasýný oluþturmaktadýr. Ýslamcýlýk, modern bir yafta mýdýr, haricî oryantalist geleneðin müslümanlarý tanýmlamasý, o oranda da manipülasyonu mudur? Yoksa müslümanlar bu ismi kendileri mi icad etmiþlerdir? Bu kavram öz be öz Ýslami midir? Biz bu konuyu bir soruþturma dosyasý ile sizlere sunmak istedik.

Dosyadaki yazýlardan göreceksiniz ki, bu konudaki kanaatler genel olarak iki kategoriye ayrýlmaktadýr. Birisi, ‘islamcý’ kavramýnýn tamamen Ýslami olduðu, Ýslam’ý bir hayat nizamý olarak algýlayan müslümanlarýn bu adla adlandýrýlmasýnda herhangi bir sakýnca bulunmadýðý kanýsýndadýr. Diðer anlayýþ ise, ‘islamcý’ kavramýnýn, müslümanlarýn haricinden, onlarý tanýmlayan, ama daha çok da küçümseme, aþaðýlama, hafife almanýn aðýr bastýðý bir yakýþtýrma olduðu iddiasýndadýr.

Bize öyle geliyor ki bu tartýþma bitecek gibi deðildir. Belki de dal budak salarak daha da yaygýnlaþacaktýr. Varsýn olsun, müslümanlar, hayra hizmet ettiði sürece, hakkýn peþinde olduðu sürece tartýþmaktan kaçýnmamalýdýrlar. Bu tartýþma sürerken, bir taraftan da özgünlüðü gözardý etmemek gerekir. Ýslam’ýn yabancý kültürlere ait terim ve kavramlarla anlatýlmasý mümkün deðildir. Ýslam’ýn kavramlarý kendine yetecek kadardýr. Son asýrlarda artýk savaþlar daha ziyade kelime ve kavramlarla yapýlmaktadýr. Biz kendi kelime ve kavramlarýmýzla savaþa çýkmalýyýz...

‘Ýslamcýlýk’ baðlamýnda tartýþmayý sürdürürken, sadece bir isim vermekle ilgili olan, bir anlamda meselenin teknik tarafýný oluþturan boyutlarýna takýlýp kalmamalý diye düþünüyoruz. Önemli olan, ‘Ýslamcýlýk’ kavramýnýn içine, Ýslam’ý bir ahiret ve dünya dini olarak, hayat nizamý olarak, siyasal bir nizam olarak algýlamanýn sýðdýrýlýp sýðdýrýlamayacaðýdýr. Ya da diðer bir anlatýmla, Ýslam’ýn bir hayat nizamý, siyasal bir nizam, hem ahiret hem de dünya dini olarak algýlamanýn adýna ‘Ýslamcýlýk’ denip denmeyeceðidir. Ýslam’ýn ideolojik boyutunu görmek istemeyen anlayýþlar ise, tartýþmanýn adlandýrma boyutundan daha farklý bir yerdedirler demektir.

Bu soruþturma dosyasý, bu alandaki sorunegatiflarýn hepsini elbette çözmeyecektir. Fakat dikkatlerin bu alana teksifi açýsýndan faydalý olacaðýna inanýyoruz.

Sorularýmýzý gönderdiðimiz bazý yazarlardan ne yazýk ki cevap alamadýk. Cevap yazma ve gönderme zahmetine katlanan deðerli katýlýmcýlarýn hepsine teþekkür ediyoruz. Ve bu dosyamýzýn hayýrlara vesile olmasýný temenni ediyoruz.

Ýþte sorularýmýz:

S-1: ‘Ýslamcý’ tanýmý, müslüman bir toplum içinde, ‘Ýslam’ýn pratik ve akidesiyle kendisini sorumlu tutup tutmadýðý önemsenmeyen, Ýslam’la entelektüel bir uðraþý olarak ilgilenen bir elit zümre’ anlamýna geliyor mu? Eðer böyle deðilse, bu kavram hangi ihtiyaçtan dolayý doðmuþtur?

S-2: ‘Ýslamcý’ ile ‘müslüman’ kelimeleri arasýnda nasýl bir anlam farký vardýr? Bugün, ‘müslüman’ kelimesinin içermeyip de ‘Ýslamcý’ kavramýnda mündemiç bulunan anlam nedir?

S-3: Ýslamcýlýðýn belli baþlý, olmazsa olmaz nitelikleri var mýdýr, varsa nelerdir? Yoksa, bu konuda bir belirsizlik mi vardýr? Bir baþka adlandýrmayla, geleneksel, modern, selefi, sünni, Mutezili ekoller gibi, ‘Ýslamcý’ eðilimler de farklý farklý mýdýr?

S-4: ‘Ýslamcýlýk’ sözcüðü, ‘oryantalistlerin müslümanlarý tanýmlamasý’ mýdýr, yoksa, bizatihi bu formuyla Kur’an’da geçmiyor olmakla birlikte, müslümanlarýn, kendilerini tanýmlamak için rahatlýkla kullanabilecekleri bir ‘Ýslami kavram’ mýdýr? Yoksa bu anlam, yakýþtýrma mýdýr? Meþrutiyet dönemiyle birlikte ortaya çýkan ‘islamcýlýk’ akýmý, ‘Ýslamcý’ kavramýnýn asýl belirleyeni midir?

S-5: Son yýllarda kimi müslüman çevrelerde, Ýslam’ýn çok önemli itikadi/siyasi kavramlarýný bilerek veya bilmeyerek bir aþýndýrma, en azýndan bu kavramlarý birçok batýlý kavramla sentezleme, ya da Ýslami kavramlar yerine bizzat bu batýlý kavramlarý kullanma þeklinde bir eðilim var. Bunu da, ‘aklýn yolu birdir’, ‘hepimiz Adem’in çocuklarýyýz’ gibi bir takým gerekçelere dayandýrmaktadýrlar. Bunu da göz önüne alarak þöyle soruyoruz: Batý’da ve Batý’lý kavramlarda ne var ki, müslümanlar bunlarýn cazibesinden ve çekim alanýndan bir türlü kurtulamýyorlar? Bu kavramlarý karþýlayacak, Ýslam’ýn kendi kavramlarý yok mudur? Yoksa 7. asýr Arabistan çöllerinde inþa edilmiþ olan kavramlar 21. yüzyýlda iþlevsiz mi kalmaktadýr?

S-6: Müslümanlarýn bugün, kendilerini (dünkü islamcýlýklarýnýgöz kırpma sorgulama eylemleri, neden kendilerinden (dünkü islamcýlýklarýndan) tiksinti duyma biçimine dönüþüyor?

Katýlýmcýlar ve yazýlarý :

Cihan AKTAÞ Bir Hayat Tarzý Arayýþý Olarak Ýslamcýlýk

Metin Önal MENGÜÞOÐLU Ýslamcýlýk Bir Tarz-ý Siyaset midir?

Abdurrahman ARSLAN Ýslamcýlýk

Atasoy MÜFTÜOÐLU Ýslamcýlýk’ Üzerine

Ýhsan TOKER Ýslamcýlýk’ Kullanýmý ve Ortaya Çýkardýðý Sorunlar Üzerine

M. Kürþad ATALAR “Bir Yaþam Biçimi” Olarak Ýslamcýlýk

Hüseyin ALAN Ýslamcýlýk Üzerine

Kenan ÇAMURCU Ýslamcýlýk

Hayrettin OÐUZ Ýslamcýlýk
Gönderen: 23.05.2007 - 21:08
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Cihan AKTAÞ

Bir Hayat Tarzý Arayýþý Olarak Ýslamcýlýk



I-

Yirminci yüzyýlýn son çeyreðinde Ýslamcýlýk, Ýslam’la entelektüel bir uðraþý olarak ilgilenen bir elit zümreyle sýnýrlý kalmayarak, bu dine kendini bir boyutuyla da olsa baðlý hisseden herkesi bir tarafýndan yakalamýþtýr. Ýslamcýlýk, dini kaynaklardan hareketle dinsel anlayýþ ve yaþantýlarý sorgulayarak yol alan güçlü tarihsel bir dalgadýr.

Esasýnda Ýslamcýlýðýn çýkýþý, Ýslamiyet’i hayata iliþkin önemli iddialardan yoksun, sadece ahiretle ilgilenen ve Batý modernizmi karþýsýnda dünyevi iddialar açýsýndan geriye çekilmiþ bir din olarak kabullenemeyen, müslümanlarýn dünyevi plandaki eksiklikler ve yetersizlikleri üzerine sorular soran bilinçlerle iliþkiliydi. Ýslamcý profil, ‘dini’ olarak nitelendirilen mevcut kurum ve cemaatlerin oluþturduðu dindarlýðýn dýþýnda bir yönelimi temsil ediyordu. Türkiye özelinde bir deðerlendirme yapacak olursak, Ýslamcýlýðýn bir müslümaný ayýrt eden bir sýfat olarak kullanýlmaya baþlandýðý yýllarda müslümanlarýn siyasal eðilimlerini nitelemek için saðcý, muhafazakar, Erbakancý hatta ‘nurcu’ gibi sýfatlar zaten yaygýn olarak kullanýlýyordu. Bu açýdan açýktýr ki ‘Ýslamcý’, müslümanlarýn tarihinin özel bir döneminde, özel bir Ýslami anlayýþý açýklayan kullanýþlý bir sýfat olmuþtur. ‘Saðcý’ ya da ‘muhafazakar’ gibi sýfatlar ne kadar meþruysa, Ýslamcý sýfatý en az ayný ölçüde meþrudur. Bununla birlikte saðcý ve muhafazakar gibi sýfatlar bir eklemlenme ve içerilme durumunu yansýtýrken, ‘Ýslamcý’ bütün eklenmelerden ve içerme politikalarýndan kendini kurtarma temayülünün ifadesi olmuþtur.

Ýslamcýlýðýn, modern eðitimden geçmiþ, modern bir hayat tarzý için yetiþtirilmiþ olan müslümanlarýn, Ýslamiyet’i anlama ve yaþama kaygýsýyla yakýndan ilgili olduðunu düþünüyorum. Mevcut dini yaþantý tarzlarý ve teklifleri yeterli gelmiþ olsaydý, yeni bir öðrenme ve anlama, anlama ve yaþama çabasýna gerek olmayacaktý kuþkusuz. Bu bakýmdan Ýslamcýlýðýn ilk dönemlerinde fýkýh çok önem verilen bir dini ilim olarak gündemde yer etmiþtir. Hazret-i Ömer’e ait olduðu söylenen ‘Bugün Allah için ne yaptýn?’ þeklindeki bir soru, Ýslamcýlar arasýnda çok muteberdi. Ýslamcýlarýn 68 hareketinin savunduðu devrimci, halkçý, antikapitalist söylemlerden doðrudan ya da dolaylý olarak etkilendikleri söylenebilir. Muhafazakar ve milliyetçi kesimlerden gelen, Milli Selamet Partisi’ne mensup olup da ‘eylemsizlikle’ suçlanan gençler, Ýslamcý söylemin devrimciliðe ve halkçýlýða yaptýðý vurgudan da etkilenmiþlerdir. Bu halkçý ve devrimci vurgu, saðcýlýðýn pasif ve güce tapýnan, hiyerarþiyi yücelten tutumundan rahatsýz olan gençlere cazip gelmiþtir. Ýnandýðý gibi yaþamayanýn yaþadýðý gibi inanmaya baþlayacaðý, ‘Bir kavim kendini deðiþtirmezse, Allah’ýn da o kavmi deðiþtirmeyeceði’ mealindeki ayet-i kerimelere dayanan Kur’an ve Sünnet kaynaklý bir yaklaþýma verilen önem, inancýn hayat tarzlarýyla sýnanmasýný hep gündemde tutmuþtur. Öyle ki bu konularda yaþanan büyük güçlükler, açmazlar ve çeliþkiler nedeniyle önemli tecrübeler kazanýlýrken ayný zamanda büyük güç israflarý da yaþanmýþtýr denilebilir.

Kendini yeniden doðuran bir kuþaktýr Ýslamcýlar; bu bakýmdan hem doðmanýn hem doðurmanýn sancýlarýný yaþamalarý gerekmiþtir. Yola çýkýldýðýnda kadýnlarýn örtülü olarak bile olsun görüntüsü, sesi hatta bir gazetede ya da düðün davetiyesinde isminin çýkmasý fesat sebebi sayýlmýyor muydu? Sanat, felsefe, þiir... þeytanýn araçlarýydý, deðil mi? Parti de bütün takiyye savunularýna raðmen þirke yol açan bir araç sayýlýyor ve demokrasiye de mevcut yorumlarýn ortaya koyduðu haklý sebeplere dayanýlarak, þüpheyle bakýlýyordu. Kariyer edinmek, bir yere ait olmak, herhangi bir sanat alanýnda derinleþmek, Ýslamcýlýðý ta kalbinde hissetmenin yanýnda önemsizleþiyordu. Dolayýsýyla Türkiye’de Ýslamcýlýðýn en büyük zaafýnýn, hayatý en ince ayrýntýlarýna kadar yeniden tanýmlama iddialarýna raðmen, tanýmlama kapasitelerinin yetersizliði olduðu söylenebilir. Türkiye Ýslamcýlýðý sýrf bu nedenle siyasal açýdan baþlangýçtaki yükseliþinin tersine giderek bir tanýnma stratejisine doðru daralma eðilimi göstermiþtir. Bunun yanýnda siyasal alandaki belirsizliklerin ve baskýlarýn oluþturduðu sorunlar nedeniyle Ýslami aktivitenin siyasete aðýrlýk vermesi, müslümanlara siyasal bir kimlik kazandýrýrken, diðer alanlarda bir yoksullaþmaya yol açmýþtýr.

Ýslamcýlýðýn entelektüalizmle dokusal bir iliþkisi yok deðildir. ‘Din ve sanat alaný düþünmeden öðrenilemeyen, öðrenmeden düþünülemeyen iki alandýr’ der Ýsmet Özel.(1) Ýslamcýlýðýn oluþumunda derin iç bulantýlarý vardý. Hayat iman ve cihattan ibaret olduðuna göre, bir þey ya da durum, iman ve cihat kategorilerine giremeyebiliyorsa, üzerinde durulmaya deðmeden gözardý edilebilirdi. Devlet bütün sorunlarýn hem kaynaðý hem de çözümü olarak gündemlerin ilk maddesini teþkil ediyordu. Belki de karþýt olarak algýlanan kesimlerin hedonizminin yol açtýðý bir tür özgeciliðin de etkisiyle, þehit olmak yüceltiliyordu. Estetik sinemada, resim galerilerinde ya da müzik naðmelerinde deðil de eylemde aranýyordu. Ýçine doðulan hayat tarzlarý kötüydü, sahteydi, bayaðýydý, sahici iyinin ve hakiki güzelin düþmanýydý. Televizyon seyretmek, kravat takmak, müzik dinlemek, aþýk olmak, reklam, para ve cinsellik tabuydu. Çaðdaþ hayat tarzýna eklemlenen müslüman, Camus’nun çaðdaþ insan için dediði þekilde gazete okuyan ve çiftleþen bir hayvana benziyordu. Mutlu aile tablolarý yolculuklardan, hicretlerden, devrimlerden uzak tutuyordu kiþiyi, kendi benine gömüyor, bencilleþtiriyordu. Aþk da Ýbrahimi bir eylem olarak anlamlýydý; ilahi aþk olarak. Bu tür bir aþk, akli anlama çabalarýný inkar etmenin kolaycýlýðý için iyi bir gerekçeydi de. Yaratýcýlýk kavram olarak tabuydu ve esasýnda anarþizan bir inkarcýlýktý, öncelik kazanmýþ olan.

Kelime-i Þehadet’teki ‘lâ’yý Ýslamcýlar, bir yenilenme uyarýsý olarak okumuþlardýr. Farklý bir hayat tarzý, Ýslamiyet’in dünyevi iddialarýna cevap veren bir hayat tarzý aranmaktaydý. Çaðdaþlaþmak ya da modernleþmek adýna dayatýlan görgü kurallarýndaki Batý öykünmeciliði kamusal alandaki iliþkileri zorlarken, ilmihal bilgilerindeki eksiklikler de hayattan eksilme gibi bir problemi gündeme getiriyordu. Kýsmen sezgisel olarak da olsa Ýslamcýlýðýn, siyasal-kamusal alanlardan dýþlanýrken, özel hayatýn kabuklarý içine sýðabilmesi amacýyla yamultulmaya çalýþýlan Ýslamiyet’i bütün boyutlarýyla hayatýn içine geri getirmeye çýrpýnan bir dalga olduðu söylenebilir.

II-

Ýslamiyet eðer baþlangýcýndan bu yana bu birlik ve bütünlüðünü koruyarak günümüze ulaþabilmiþ olsaydý, tarih içinde oluþarak kurumlaþmaya giden diðer yorumlar gibi, ‘Ýslamcý’ bir yoruma da gerek kalmayabilirdi. Bütün olarak Ýslamcýlýk kendinden önceki Ýslami akýmlardan öncelikle Ýslam’ýn uhreviliði kadar dünyevi bir din olduðuna vurguda bulunmasýyla da ayrýlmaktadýr. Bu yoruma göre Ýslamcýlýk varoluþsal, Ýbrahimi dinlerin her þeyden önce siyasal bir hareket olarak zuhur ettiði ve yayýldýðýna dair bir hatýrlamadýr. Siyaseti aristokratik deðil demokratik bir yöntemle bütün bir halk kitlesine mal etme giriþimi, Ýslamcýlýðýn ayýrýcý vasýflarýndan biridir. Ýslamcýlýk ayrýca sisli geçmiþe ve örtük kaynaklara yönelik derin bir merakla baþlayan bir öðrenme sürecidir. Bu hareketin bir diðer özelliði, belirleyici olma iddiasý, baþka bir özelliði ise tarihsel birikimler konusunda bazen kuþkucu, bazen ihtiyatlý bir merakla, kaynaklara dönmeyi önemsemesidir. Bunlar genel çizgilerdir. Ne de olsa Ýslamcýlýk hiçbir zaman yekpare, baþýndan sonuna ayný biçimi taþýyan bir hareket olmamýþtýr. Bu baðlamda Doðucu olduðu kadar Batýcý, seçkinci olduðu kadar halkçý, muhafazakar olduðu kadar devrimci, demokratik olduðu denli otoriter ve erkek egemen olduðu kadar feminist Ýslami anlayýþlardan da söz edilebilir. Yüklendikleri araçsal mahiyete göre dinsel eðilimler baþlangýçlarýndaki birlikçi formu yitirebilir ve aykýrý sosyo-politik temellerin birer parametresine dönüþebilirler. (2)

Kimlerdi Ýslamcýlar? Diriliþ þairi Sezai Karakoç mu, cami önlerinde önce Sebil sonra Þura gibi dergileri satan gençler mi, Milli Türk Talebe Birliði etkinliklerinde ‘Hak yol Ýslam yazacaðýz’ gibi þiirler okuyan öðrenciler mi, uçak kaçýran eylemci gazeteciler mi, elektriksiz bir hayat tarzý kurmaya çalýþan Abdülkadir es-Sufi’nin yerli hayranlarý mý, ‘Mataramda Tuzlu Su’ þiirinin þairi Ýsmet Özel mi, ‘Çok Sesli Bir Ölüm’ün yazarý Rasim Özdenören mi, Çengelköy’de meal dersleri yapan gençler mi, Afganistan’a cihada giden býyýðý terlememiþ gençler mi, Nur Risaleleri okumak için evlerde toplanmaya devam eden hanýmlar mý, baþörtülü okullara alýnmadýklarý için boykot yapan öðrenciler mi, postmodern sosyologlar tarafýndan kültürel Ýslam kategorisine dahil edilen Ali Bulaç mý, ‘iflah olmaz bir antimodernist’ olarak anýlan Abdurrahman Arslan mý, ‘sivil öfke’ olarak hatýrlanan rahmetli Ercümend Özkan mý, yýllarca süren bir çabanýn ardýndan baþbakanlýk konumuna gelen imam-hatip kökenli Tayyip Erdoðan mý… Ýslam, Türkiye toplumunu bir çok bakýmdan kuþatan bir din olduðu için, pek çok kavram ve isim, Ýslamcýlýkla ilgisi kurulsa bile nitelik olarak ‘Ýslamcý’ olmayabilir. Sözgelimi Seyyid Hüseyin Nasr, Ýslamcýlýðýn yükselmesiyle birlikte dünyada en çok okunan müslüman yazarlardan biri olmuþtur ama Ýslamcý deðildir.

Ýslamcýlýðý diðer dini hareketlerden ayýran bir diðer özelliði ataerkillik eleþtirisidir. Kur’an sýk sýk atalarýnýn dinini sorgulamadan din edinen insanlarýn ve toplumlarýn yanýlabilirliklerine vurguda bulunur. Ýslamcýlýðýn geleneksel din anlayýþýna getirdiði eleþtirilerden biri, ataerkilliði deðiþmez bir özellik olarak kabul eden, böylece kadýný ilave cins olarak konumlandýran bakýþ açýsýdýr. Bu bakýþ açýsýnýn tartýþmaya açýlmasý sayesinde Ýslamcý hareket içinde kadýnlar kendi Kur’ani durumlarýný anlamaya ve bu baðlamda sorular sormaya imkan tanýyan bir yer edinebilmiþlerdir. Sözünü ettiðimiz esasýnda, bir sese sahip olmaktýr. Ýslamcýlýðýn içinde baþlangýçlarda kadýnýn sesinin duyulmasýnýn doðru olup olmadýðý bile konuþuluyordu ne de olsa. Bütün bunlar Ýslamcýlýðýn dini külliyatý okuma ve eleme sürecinin hayattaki yansýmalarýdýr.

Ýslamcýlýk bütün dini kültürü süzgeçten geçirmeye çalýþýrken, hayat konusunda bütüncül iddialara sahip çýkmaktadýr. Sözgelimi solculuk hiç bir zaman bu denli karmaþýk bir þekilde, bileþenleri ve kesiþme noktalarý bitimsiz, dünyevi olduðu denli uhrevi, uhrevilikle ilgili olduðu denli baþarýlý sayýlan bir hayat tarzý arayýþý anlamýna gelmemiþtir. Mevcut dini algýlardan ve hayat tarzlarýndan bir memnuniyetsizliðin bulunmadýðý dini örgütlenmeler, Ýslamcýlýk içinde deðerlendirilmeyebilir.

III-

Kuþku yok, Kur’ani kavramlar deðiþmez özlerine karþýlýk yaþanýlan dönemin ve ortamýn üsluplarýna uygun olarak her seferinde tekrar tekrar, hayatýn içinden gelen yeni sorular da mutlaka hesaba katarak okunmalý ve anlaþýlmaya çalýþýlmalýdýr. Her kuþak bu yeni okumalar konusunda sorumludur. Türkiye Ýslamcýlýðýnýn daha ziyade tercüme kaynaklardan beslenmesi, onun zaafý olduðu kadar, Türkiye kültürel haritasýný da ilgilendiren bir zaaf olarak deðerlendirilmelidir. Dil ve üslup problemlerinin ülke sathýnda oluþturulan yeni dilin zaaflarýndan, Cumhuriyet’ten öncesine ait kültürel mirasa iliþkin cehaletten baðýmsýz düþünülemeyeceði de muhakkak.

Ýslamcýlýk esasýnda duygusal boyutlarý aðýr basan bir hareketti, bunu kabul etmek ve bu kabulü bir yanlýþlýk olarak iþaretlememek gerekir diye düþünüyorum. Bir büyülenme anýndan söz edilebilir. Bilgiyle karþýlaþma, farklý bilgilerle karþýlaþma süreciydi Ýslamcýlýk; ayetlerle, hadislerle, kýrk hadislerle, Gariplerin Kitabý’yla, Asr Suresi’yle, Sezai Karakoç’la, Cemil Meriç’le, Akla Karþý Tezler’le, Ehli Suffa’yla, Kerbela Vakasý’yla, Hazret-i Hüseyin’le, Ehli Beyt’le, Ebu Zer’le, Gazali’yle, Musa Carullah’la, Akif’le, Kýrk Ambar’la, Ýbrahimi tevhid anlayýþýyla, Ayetullah Humeyni’yle, Ali Þeriati’yle, Malkolm X’le, Meryem Cemile’yle, hatta Tolstoy’la, Emerson’la… Bütün bu karþýlaþmalar, bir boþlukla ve birikmiþ bir enerjiyle ilgiliydi kuþkusuz ve dolayýsýyla Ýslamcýlýk bizatihi bir boþluðu doldurmak üzere çok hýzlý ve aþýrý bir büyümeye eðilim göstermiþtir. (Bu açýdan bakýlacak olursa, özellikle Türkiye ikliminde Ýslamcýlarýn yenilgisi olarak isimlendirilen geri çekilme, Ýslami kesimin bile belki beklemediði bir yükseliþin dýþ ve iç etkenlerle kendi tabii mecrasýna akmasý anlamýna da gelebilir.) Kendini tarihten, toplumdan ve tabiattan soyutlayarak kurma iddiasýna karþýlýk Ýslamcýlýðý tarihin, coðrafyanýn, iklimin ve tabi dini içine alan, dinden kaynaklanan kültürün harmanladýðý bir öz, bu özün kýlcal damarlarý besliyor diye düþünüyorum. (3)

Kur'an'ýn rehberliðinde dünyayý yeniden kurma ve maddi Batý medeniyetinin etkileriyle çöküþe geçen insanlýðý kurtarma projesi olarak Ýslamcýlýk, ana damarý bir varoluþ problemine tekabül etse de, konjonktürel olarak koruyucu ve yenilemeci bir refleksi de içeriyordu. Bütün bilgi ve kanaatlerin ortaya döküldüðü ve herkesin yüksek sesle konuþmak istediði bir platformda müminler agorafobilerini yenerken, alimlerin sessizliði kadar aydýnlarýn tereddütleri de kavram kargaþasýný çoðaltýyordu. Ýslamcýlar kendilerini ilerici olarak gören çevreler tarafýndan gerici, mürteci, yobaz, çaðdýþý diye isimlendirilirken, kendi içlerinde de samimi niyetlerle söyledikleri yeni sözler ve sorduklarý sorular sebebiyle modernist, feminist, mezhepsiz, vahhabi, þii, zýndýk... þeklinde, tekfir etmeye ve karalamaya yönelik isimlendirmelere maruz kalabiliyorlardý.. Ýslamcýlýðýn bünyesinde, geçmiþten miras alýnan despotik ve hiyerarþik nitelikler taþýyan dikey iliþki biçimleriyle, oluþum halindeki yatay-demokratik, eþitlikçi, toplumcu ve özgürleþmeci bir nitelik kazanmakta olan iliþki biçimlerinin çatýþmasý da yaþanýyordu. Yirmi-yirmibeþ yýl önce Ýslamcýlar dünyayý, insanlýðý, müslümanlarý kurtarma özlemini yansýtan ve yeni, farklý, adil bir dünya özlemini dillendiren "cihad" marþlarýyla birlikte toplumun en barýþçý kesimini teþkil ediyorlardý. Terör oyununa gelmemiþlerdi, cemaatleþmeye verdikleri önemin de katkýsýyla, geliþmeyi ve "zafer"i, yatay ve dostluða dayanan iliþkiler ekseninde sürdürülen sosyal ve kültürel faaliyetlerde arýyorlardý. Ýslamcýlýk biraz da sol sloganlarýn etkisiyle protest, devrimci, antiemperyalist ve evrenselci özellikleriyle, söylemsel olduðu kadar eylemsel olarak da bir yenilenmeyi temsil ediyordu.

Ýslamcýlýðýn getirdiði eleþtiriler ve aradýðý hayat tarzýna iliþkin denemelerinin kimi sonuçlarý, modernist ideolojilerin ve hayat tarzlarýnýn yol açtýðý hayal kýrýklýklarýnýn da etkisiyle uzun vadede toplum tarafýndan dikkate alýnmýþ ve benimsenmiþtir. Ýslamcýlýðýn evrensel deðerler, faiz ve emek, kadýn meseleleri, sanat ve estetik, din özgürlüðü, ataerkil kültür… etrafýndaki kimi eleþtirileri ve tespitleri daha sonralarý cemaatler ve partiler, hatta Diyanet kurumu kanalýyla popülerize edilerek topluma sunulmuþtur.

IV-

28 Þubat’ta olduðu gibi bazen kýsmi sorgulamalar yapmaya mecbur kalmýþlarsa da Ýslamcýlarýn kendi kýsa ve yoðun geçmiþlerini sorgulamaya yenilerde baþladýðý söylenebilir. Soruþturma sorunuzda yer alan türde, Ýslamcýlarda kimi zaman geçmiþlerine yönelik bir tiksinti duygusunu oluþturan saiklerin, burada sýnýrlý olarak deðinebileceðimin çok üzerinde bir incelemeyi hakedecek kadar karmaþýk boyutlarý bulunduðunu, böyle bir duygunun bazen haklý ama çoðu zaman hedefi konusunda yanýlsamalar içinde olduðunu düþünüyorum.

Türkiye özeli açýsýndan konuþacak olursak, bugün Ýslamcýlarýn yüzyüze geldiði problemlerin bir kýsmýnýn ülkenin bütün siyasal akýmlarý etkileyen ve tanýmlayan kendine has cereyanlý, geçiþken ikliminden, bir kýsmýnýn da gençlik çaðlarý 1970'lerden 1990'lara uzanan bir kuþaðýn Ýslamlaþma çabalarý sýrasýnda yaþadýklarý þoklardan kaynaklandýðý söylenebilir. Ýslamcýlar bu yirmi yýl boyunca bazen kendi gündemlerinin gereklerine uyarak, bazen de dýþarýdan dayatýlan gerekliliklerin hýzlandýrdýðý bir muhasebe döneminde, tarihsel birikimleriyle yüzleþtiler. Bugünden bakýldýðýnda Ýslami kesimde yozlaþma veya sapma olarak görülen hal ve eðilimlerin önemli bir kýsmýnýn aslýnda bu yirmi yýlýn baþlarýnda büyük bir açlýkla derlenip toplanarak, dini bir hassasiyetle hayata geçirilmesi için çaba gösterilen baðlamýndan kopartýlmýþ malumatlarýn geçen yýllar içinde daha makul bir þekilde kavranýlmasý nedeniyle, ya terkedilmesi ya da yeniden yorumlanmasýyla ilgili olduðu söylenebilir. Belki de hidayete eren kiþinin ‘gafil yýðýnlarý’ Hak dini doðrultusunda yaþamaya zorlama hakkýna sahip olduðu inancýyla gerçekleþtirilen ve bir ölçüde toplumsal bilinçaltýndan kaynaðýný alan bir karakterin dýþavurumu olarak okunabilecek, samimi ama araç ve üslup bakýmýndan itici ‘eylemler’ de olabilir, daha sonralarý hatýrlandýðýnda tiksinti hissine yol açan.

Bir de fýrsat düþkünlerinin paylaþtýðý kareler vardýr. Dini ‘siyaset’e alet edenler, din tacirleri, baðlýlarýndan sorgusuz sualsiz itaat bekleyen karizmatik olma iddiasýndaki megolaman üstad ve þeyhler, Ýslamcýlýðýn içinden eksik olmamýþtýr. Benzerlerine bütün dinlerde ve tarikatlarda rastlanmasý pek mümkün, 28 Þubat’ýn deþifre ettiði ilginç bir örnek, sosyete çevresinden sayýlabilecek bir hanýmýn baðlandýðý þeyhinin çoraplarýný arabasýnýn aynasýna asmasýdýr. Bu tutum da çok rastlanan bir dindarlýk tarzýný temsil etmekle birlikte, Ýslamcýlýðýn hanesine yazýlmýþtýr. Çünkü çorabý asan haným baþörtülüdür, þeyhi ise senaryo biraz zorlanarak da olsa Refahlý belediyelerle teþriki mesai içinde gösterilmiþtir. Yine de Fadime Þahin hadisesinin müslüman kadýnlarý utandýrmasý gerekmezdi ama onlardan utanmalarý beklendi, bu utanç medyanýn bütün kanallarýndan dayatýldý. Utanç duymayabilmek için piþman olup özür dilemek, günah çýkartmak gerekiyordu ve gerçekte asýl utanç duyurtan, kararlarýndan sorumlu aklý baþýnda bireyler yerine, aldatýlmaya yatkýn koca bir kara kitle içinde bir leke gibi algýlanma durumunu oluþturan þartlanmalardý.

Bir diðer tiksinti duyurtmasý muhtemel manzara, imam nikahlý evliliklerin yol açtýðý mutsuzluk ve hayal kýrýklýklarýyla ilgili olabilir. Çünkü Ýslamcýlýðýn belli bir döneminde ve sýnýrlý bir kesiminde bile olsa bir taraftan insan nefsinin terbiyesi gibi bir konu hep konuþulmaktayken, diðer taraftan kimi örneklerde birinci eþler dahi müslüman erkeðin cinsel bakýmdan nefsini terbiye etmeyebileceði ön kabulüyle ikinci evlilikleri savunabilmiþtir. Allah’a teslim olmakla bir erkeðe teslim olmanýn ayný þey sayýlmasý durumunda, teaddüt-ü zevcata iliþkin ayetler hala ataerkil yorumlarýn anlattýðý þekilde okunuyordu ve bu baðlamdaki yorumlarý sorgulamak küfür gibi bir þeydi. Bu konu Ýslamcýlýkla birlikte tartýþýlmaya baþlanarak, kul olmanýn anlamýna ve kadýnla erkeðin insani onurlarýna katkýda bulunan açýlýmlar kazanmýþtýr. Kadýn meselelerinin Ýslamcýlarýn gündeminde baþarýlý bir þekilde irdelenmiþ bir baþlýk olduðu söylenebilir. Gerçi dönüp dolaþýlýp ayný kaynaklar okunmasý nedeniyle bu konularda birbirine zýt yorumlar mevcudiyetini sürdürmektedir. 80’li yýllarda teaddüt-ü zevcat modern çekirdek aileye karþý bir eylem gibi algýlayanlar olabilirdi. 28 Þubat’tan sonra ise teaddütü zevcat 40 yaþ sendromuyla baðdaþtýrýlan hedonist bir eðilim olarak yayýlmýþtýr.

Yirmi yýl önce de ahlaki problemler vardý ama insanlar modernlik için olduðu kadar dindarlýk konusunda da görünüþlerle daha çok ilgilendikleri için, bu problemler hakettikleri kadar ciddiye alýnmýyordu. Kudsiyet iddiasýndaki herhangi bir þeyhin çoraplarýný arabasýnýn dikiz aynasýna asan müridlerin hatalarýný yeni mi farketmeliydik sanki? Herhangi bir kadýna sýrf baþý açýk olduðu için cariye gözüyle bakýlabileceði þeklindeki bir kanaat çok mu olgun bir Ýslami kavrayýþý temsil eder? Ama Ýslamcýlarýn çok azý o yýllarda bu sorularý ciddiye alýyorlardý; hem de çeþitli dýþlayan, tekfir eden isimlerle suçlanma pahasýna... Ýslamcýlýk açýk ki yetmiþli yýllarýn ikinci yarýsýnda Amerikan hayat tarzýna deðil, solculuðun halkçý, evrenselci ve ezilenlerden yana söylemlerine yakýn eleþtiri ve talepleriyle temayüz etmiþti. Deðerlendirmelerde bulunurken Ýslami hayat tarzý arayýþýnýn solculuðun puritenizminin etkilerini taþýyan bir dönemle Amerikan fast-life’ýnýn bütün dünyayý etkisi altýna aldýðý bir dönem arasýna sýkýþtýðýný unutmamak gerekiyor. Ýslamcýlýðýn, týpký solcu elit için olduðu gibi bir halkla kaynaþma problemi olduðu söylenebilir. Bir taraftan halkýn ‘saf’ dini anlayýþýna yönelik bir yüceltme varken, diðer taraftan da ayný halkýn dini anlayýþýndaki hurafe boyutu eleþtirilmekte ve ‘halka inmek ya da halkla bütünleþmek’ kendi ‘mevcut hayat tarzý’na iliþkin keskin eleþtirilerini yumuþatmak anlamýna gelebilmektedir.

Dünün karþý çýkýþý, bugünkü kültürel tüketim için kaliteli bir ürün olmuþtur üstelik. Bu tüketim, bir anlam vermeye çalýþan þeyi yutmuþtur. Onu yok etmiþtir. (4) S. Sayyid’in ifade ettiði gibi ‘siyasal Ýslam’a yönelik korku, tiksinti gibi duygular, siyasal Ýslam’ýn "bir hayalet hikayesi" olarak sunulmasýyla yakýndan ilgilidir. (5) Önce siyasal Ýslam þeklinde bir kategori kuruluyor, sonra da bu kategorinin çöküþe geçtiði ya da yenildiði ilan ediliyor. Afgan cihadýnýn kabile savaþlarýna dönüþerek bozuma uðramasý, Ýran devriminin molla despotizmiyle bir kýrýlma yaþamasý, bu yenilgi hikayesinin çarpýcý kanýtlarý olarak ileri sürülüyor. Bu durumda bizden neye inanmamýz bekleniyor? Demek ki anlam tasfiye edilebilir, anlam arayýþýnýn saçmalýðý ilan edilebilir; saçmalýk, gerçeklik, akýlcýlýk birbirine karýþtýrýlabilir, ayný þeyler olarak görülebilir. Gösterenlerinizi giderek silikleþen gösterenlere, imgelere, nesnelere, kelimelere; gösterenlerinizi ise gösterilenlerinize yani sizin neye inanmanýz ve nasýl olmanýz gerektiðini size göstermeye yardýmcý olan propagandalara, tumturaklý sözlere ve açýklamalara baðlayarak birçok seraba kapýldýðýnýz gibi hüsrana da uðrayabilirsiniz. (6) Hizbullah þiddetini yansýtan sahnelerden tiksinti duyulmamasý mümkün deðildir ama böyle bir þiddetin kökenleri ve kaynaklarýnýn doðru deðerlendirildiði söylenebilir mi... Fox televizyonunda ezan okuyan sakallý müezzin görüntüsü, ‘Ýslamcý’ terörist örgütlere iliþkin alt yazýlara fon teþkill etmeye devam etmektedir. Bu yönlendirmede, Guillaume Postel’den bu yana aþaðý yukarý beþyüz yýldýr Hristiyan Avrupa/Batý’nýn müslümanlarý ‘sapkýn’ olarak tanýmlayan bakýþ açýsýnýn rolü ayrýca irdelenmelidir. Doðu’yu kendi tarzýnda bir nesne haline getiren, dahasý onu ‘doðu’laþtýran ve ve sonra ayýplamalar göndereceði bir kýyaslama ve fikir yürütme malzemesine dönüþtüren bir bakýþtýr bu. (7) Öte taraftan, sanki Ertuðrul Özkök, Postel’e göre zaman ve mekan açýsýndan daha uzaðýnda yaþamaktadýr, müslüman toplumun ve kültürün. Bu bakýmdan Özkök’ün Emine Erdoðan’ýn Davos’ta bir kar manzarasýný seyrederken duygulanmasýný, ‘galiba bunlar da bizler gibi güzelliklerden etkilenebiliyorlar’ þeklinde yorumlanabilecek bir hayret ve rahatlama ile karþýlamasý dikkate deðerdir. Ayrýca Özkök, baþörtülü kadýnlardan biteviye, ‘taktýðý türbanýn altýnda farklý bir insanýn bulunduðu mesajýný vermesi’ þeklinde bir beklentisi olduðunu da dillendirmektedir. (8)

‘Neden Ýslam, batýlý entellektüelin sevip hiç çekinmeden öpebileceði bir yüze sahip olmak zorundadýr ille de? Dahasý, neden sadece bir tek yüze sahip olmasý gerekmektedir?’ diye soruyor, Thierry Hentch, Hayali Doðu’da. (9) Tiksinti, algýlara dönük olarak birçok katmanda sürdürülen koþullandýrmalardan baðýmsýz deðildir. Dini inançlarý olmayanlar ya da dine hayatlarýnda Ýslamcýlar gibi yer vermeyenler bile inançlarýn kandýrýlma suretiyle lekelenmesinden tedirgin olabilirler. Fadime Þahin hadisesinden sonra Ahmet Altan ve Can Dündar’ýn bu baðlamda yazdýklarý yazýlarý hatýrlýyorum. Dinin hayat tarafýndan tecrübe edilmesi yerine güven duyurtan saf bir sýðýnma alaný olarak mevcut olduðunu bilmeye duyulan ihtiyacý yansýtan yazýlardý bunlar. Bu ele alýþta din, dünyevilikten bir hayli uzakta duran saðaltýcý bir alandýr, týpký hristiyanlýkta olduðu gibi dönem dönem uðranýlan bir sýðýnma alaný. Oysa dindar kiþi ille de toplumunun koþullarýnýn tamamen üzerinde bir yerde yaþamaz. Kesiþme ve buluþma noktalarý, geçiþkenliði saðlayan iletiþim kanallarý sayýsýzdýr. (10)

Bir tür tiksintiye yol açan, þimdi bakýlan noktada ‘aþýrý’ bulunarak unutulmadan inkara, yüceltmeden kendini paranteze alarak anlatmaya dönük bir dizi tepkiyle hatýrlanan mazi görüntüleri bazen kitleselleþmeyle, þehirleþmeyle ve toplumsal deðiþmeyle irtibatlý, kaçýnýlmaz olmasa bile bir açýdan sýradan oluþumlardýr. Ayrýca yozlaþma sayýlan kimi görüntüleri kimi durumlarda bu ülkede insanlarýn her þeye raðmen dinden vazgeçmek istememelerinin problemli göstergeleri olarak okumak da mümkün olabilirdi. Bu durumda inançlarýn ifade alanlarýndaki çarpýlmalara sebep olan daralmada estetik probleminin rolü gözden kaçýrýlmamalýdýr. Formunuz özünüze uygun deðilse estetik bilim açýsýndan gerçek varoluþunuza ulaþamazsanýz. Kendi döneminizin doyurucu bir estetik temsiline ulaþamadýðýnýz takdirde ise nostaljinin kucaðýna düþersiniz. Bazen sonradan utanç duymadan ya da hayretten hayranlýða uzanan bir dizi duyguyla sarsýlmadan bakamayacaðýnýz karelerde yer almanýz bir rüya gibi gözükebilir. Kurucu dönemlere has yýkýcýlýk ve sakarlýklar kadar, gençlik dönemine ve geçiþ dönemlerine has atýlganlýklar ve kafa tutmalar da, yýllar sonra bir baþka gözükür, geçmiþinize tutulan aynada.

Bütün bu itilme ve çekilmelerin, gel-gitlerin zamanlar ve mekanlar üstü bir hayat tarzýna yönelmiþ bir bakýþa sahip olmakla ilgisi yok mudur?.. Haksýzlýklar ve estetik olarak makulleþtirilmiþ çirkinlikler o denli kaplamýþtýr ki yeryüzünü, güzelliklere karþý kayýtsýzlaþmayý vazife edinmiþ, kendi içinde derin olmakla birlikte dýþarýya doðru dalgýn bir bakýþtýr bu. Gerçek var oluþ öte’dedir ne de olsa, öte dünyada, öte insanda. Paz’ýn kurcaladýðý böyle bir öte’ görüþü Breton’un kahramanlýðý içine yakýþtýrdýðý öte’yi buraya, bu þimdiye taþýyan gerçek hayat görüþünden çok farklý deðildir. An bir yücelme imkanýdýr. Hayat þimdide süren bir imtihandýr. Boðaziçi manzarasýna görmeden bakan Ýslamcý, nesneleri ve renkleri gerçek varoluþun ötede olduðunu düþünerek algýlýyor olabilir. Paz’ýn deyiþiyle, ayný zamanda þu demektir "ötede" olmak: Ben yalnýzým ve ben seninleyim, her zaman burada olan bir ne-bileyim-nerede’de. Senin’le ve bura’da: Sen kimsin, ben kimim, nerelerdeyiz biz, buradayken? Karþý durulmaz, kaçak; tanýmlanamaz, öngörülmez ve sürekli olarak hayatlarýmýzýn içinde mevcut ötekilik, dinle, þiirle, aþkla ve benzeri baþka deneyimlerle karýþýyor. Öte sadece öte dünyada da deðildir, buradadýr, gerçek varlýðýmýzýn olmasý gerektiðini düþündüðümüz her yerdedir." (11) Ben varým, buradayým ve ben burada var oldukça sen yalnýz deðilsin. Müslüman olmasan da seni düþünüyorum, çünkü hepimiz Adem’le Havva’nýn çocuklarýyýz, hepimizi ayný Allah yarattý. Ýslamcý zihin tarihin, coðrafyanýn ya da tabiatýn ve toplumun engelleyen yüklerini aþarak yaratýcýsýyla karþý karþýya olmaya borçludur. Ahlaklý bir devrimci, püriten bir militan, sorumlu bir aþýktýr. Muhacir, mücahit ve bir tür ‘hýzýr’dýr. Siyaseti Hazret-i Ali gibi dürüst kalarak, Hazret-i Ömer gibi de adaleti saðlayarak anlama ve eyleme iddiasýndadýr. Bu nedenle mevcut ‘solcu’ yapýlara göre daha anarþist, daha muhalif ve halkçý, dolayýsýyla da daha ‘solcu’dur.

Ýþte bu dalgýn ve perdeli bakýþýn nereye baktýðýný anlayabilmenin tek yolu, anlatým kanallarýndaki týkanýklýðý gidermektir. Ali Þeriati "Ne Yapmalý" isimli eserinde, ‘Ne yapmalý?’ diye soranlara, ‘Daha yeterince konuþmadýk, tartýþmadýk ki yapmaya da baþlayalým’ der. Bir tarafta tiksinti duygularýna yol açan, diðer tarafta ise mazlumlarýn hayallerini coþturan manzaralar, maceralar, tecrübeler üzerine uzun uzun konuþulmalý, bütün bunlar inceleme ve araþtýrmalara konu olmalý, edebi açýdan iþlenmelidir. Bu konuda umutlu olmamak için bir neden yok: Ýslamcý kesim edebi kamunun kýyýlarýnda tutulsa bile 90’lý yýllarda þiir ve hikaye alanýnda modern ve yerli üretimde bir çekim merkezi oluþturabilmiþtir.

Solculuk gibi Ýslamcýlýk da bir dönemde yükselmiþ, toplumsal hareketlenmelere katkýda bulunmuþ, kitleleri karar mekanizmalarýna katýlým konusunda bilinçlendirmiþ, dahasý kavramlarýn yeniden üretimini zorlamýþtýr. Bu süreçte bir bakýma zorunlu olarak rastgele bir þekilde edinilen bilgiler ortaya dökülürken, insanlar seçme yeteneði ve iradesine sahip olma konusunda düþünmeye mecbur kalmýþlardýr. Bazen bilgi hayata yeterli gelmemiþ ya da hayat kendisine yüklenen bilgiyi algýlamakta ve taþýmakta üþengeç davranmýþ, bazen de özne bilgiyi hayata geçirmede ya da yaþadýðý hayat açýsýndan gerekli bilgiyi seçmede yetersiz kalmýþtýr. Baþka yorumlar nasýl kendi dönemlerinin þartlarýna göre oluþmuþlarsa, Ýslamcýlýk da renklerini kendi döneminin önceliklerinden almýþtýr. Ýslamcý dalgayla birlikte teknoloji, eþya, müzik, sinema, fotoðraf, aþk, sanat ve kadýn gibi alanlarda ve konularda bir çok hüküm ve yargý müslümanlarýn gündeminde en baþtan ele alýnarak konuþulmuþ, bu konuþmalar pratiðe aktarýlmýþ ya da aktarýlamadýðý için yeni sorular sorulmasýna yol açmýþtýr. Türkiye’de Ýslam’ýn temel gösteren olmasý bakýmýndan, farklý isimler altýnda da olsa Ýslamcýlýk gibi yenilemeci dalgalarýn gerektiðinde farklý sorular ve taleplerle gündeme gelmesi çok tabiidir.

Dipnotlar:

1-Ýsmet Özel, Öðrenmek Kolay Düþünmek Zor, Milli Gazete, 6 Mart 2003.

2-Cihan Aktaþ, Ruþen Çakýr Söyleþisi, Direniþ ve Ýtaat/ Ýki Ýktidar Arasýnda Ýslamcý Kadýn, sf. 130, Metis Güncel, Kasým 2000.

3-Ümit Aktaþ, Ýslami Hareket ve Siyasal Ýslam, Selam, 27 Þubat 2000.

4- Henri Lefebvre, Modern Dünyada Gündelik Hayat, Metis, Mayýs 1998, sf. 98.

5- S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu/Avrupamerkezcilik ve Ýslamcýlýðýn Doðuþu, Vadi, 2000, sf. 15.

6- Lefebvre, a.g.e., sf. 32.

7- Thierry Hentch, Hayali Doðu, Metis, 1996, tercüme: Aysel Bora, sf. 101 ve 113.

8- Ertuðrul Özkök, "Emine Haným’ýn ‘Poz’u, Tayyip’in Gözlüðü", Hürriyet, 28 Ocak 2003.

9- Hentch, a.g.e., sf. 242.

10- Yasin Aktay, Milenyum Sonu Dolayýsýyla Tasfiye bilançolarý, Tezkire, sayý 17, Ekim-Kasým 2000, sf. 110-129.

11- Octavio Paz, Modern Ýnsan ve Edebiyat, Remzi Kitabevi, Sf. 53, 1993.
Gönderen: 23.05.2007 - 21:09
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Metin Önal MENGÜÞOÐLU

Ýslamcýlýk Bir Tarz-ý Siyaset midir?



Osmanlý Ýmparatorluðunun çöküþüne mersiyeler, býraktýðý eserlere de medhiyeler dizen Yahya Kemal’i tanýtýrken Sezai Karakoç "Bozgunda bir fetih düþü" nitelemesini yapar. Acaba Yahya Kemal gördüðünün bir düþ olduðunu biliyor muydu? Yoksa fethin yeniden müyesser kýlýnacaðýnýn hayalini mi kuruyordu? Yaþadýðý hayata bakýlýrsa þair yeni (tarz) hayatý sýmsýký benimsemiþ, eskiyi ise hafýzasýnýn hasret hanesine çoktan yerleþtirmiþti. Belki eski hayatýn efsanevi bir yönü vardý. Ama adý üstünde, efsane, hakikat olamazdý. Hakikat daima Ýstanbul’da Pera Palas’ýn batý tarzý tangola(þmala)r için tahsis edilmiþ balo salonlarýnda idi. Bir de efsanede kalmak, hakikate hiç inmemek þartýyla otelin pencerelerine þavký vuran Süleymaniye Camiinin minarelerinde, minarelerin ýþýðýndan hayal hanesine düþen fotoðraf karelerinde...

Ben Osmanlý Ýmparatorluðunun çöküþünü deðneðine yaslanmýþ dururken ihtiyar Süleyman Peygamberin, ansýzýn düþtüðünü, bir daha kalkamadýðýný bildiren Kur’an-ý Kerim kýssasý ile irtibatlandýrýyorum. Meðer deðneðini kurtlar içerden yiyip bitirmiþtir. Çürük deðnek o ihtiyar gövdeyi bile taþýyamaz olmuþ ve O’nun bir daha kalkamayacaðý düþüþüne sebebiyet vermiþtir.

Kýssanýn kadim yorumlarýnýn birisine göre (bk.34 Sebe, 14) Hz. Süleyman deðneðine yaslanmýþ vaziyette iken zaten vefat etmiþti. Çürük deðneðin kýrýlmasý sadece vefatýn açýða çýkmasýný saðlamýþtý.

Tahayyülatýmýzý biraz daha zorlayalým. Bir kýþ günü akþam yemeðinden sonra kallavi kahvesini de içen ve sýcak mangalýn baþýndaki atlas minderinde baðdaþ kurarak oturan Sultanýn, hemen bulunduðu yerde derin bir þekerlemeye daldýðýný farzedelim. Þekerleme öyle tatlý ve derindir ki sarayýn soytarýlarý Sultaný üzüntülü zannederek, onu eðlendirmek maksadýyla sessizce ona yaklaþýp altýndaki minderi bir hamlede çekiverirler. Sultan azýcýk sendeler ve lakin minderin altýna serili hasýrýn üzerinde þekerlemesini sürdürür, istifini hiç bozmaz. Ýþe bakýn ki koca imparatorluðun bütün serveti padiþahýn altýndan çekilen minderin þiltesinin içine saklanmýþtýr. Ve o minder þu anda dönme ve devþirme çocuklarý arasýndan seçilmiþ soytarýlarýn elindedir.

Þaka mý? Hayýr! Uzun süren ve ölüme yakýn bir mahiyet arzeden, Ashab-ý Kehf’inkini andýran fakat onun anlamlý esprisinden mahrum bir uyku halidir bu tasavvur edilen.

Uyanýldýðý vakit görülmüþtür ki Sultan ölmüþtür. Altýndaki minder ve þiltesine saklý servet ecnebi çocuklarýnýn eline geçmiþtir. Besbelli ki dýþarýda ve içeride, o uzun uyku esnasýnda hiç uyumadan faaliyet göstermiþ birileri yani soytarýlar ortamýn tek uyanýk güçlüleri ve söz sahipleri olmuþlardýr.

Tatlý tatlý, sindire sindire henüz uyku mahmurluðundaki topluma ilaçlar ve reçeteleri sunanlar hep o uyanýklardýr. Uykularýnýn bu ilaç ve reçetelerle açýlacaðýný sanan o uzun uykucular, içilen her ilacýn, uygulanan her reçetenin kendilerini bu kez de gözleri açýkken uyuklamaya sevk edeceðini nereden bilsinler?

Ýþte tam da o tarihi dönemin þerbet taslarýnda Ýslamlaþmak, Türkleþmek, Muasýrlaþmak gibi üç tarz-ý siyasetin renkli sývýlarý vardý.

Þöyle kabaca bir bakýldýðý vakit onsekizinci yüzyýlýn hemen sonunda ve ondokuzuncu yüzyýlýn baþlarýnda gündeme oturan bu üç fikir cereyanýnýn hiçbirisinin geçmiþte ciddi bir temeli yoktur. Babanzade Ahmet Naim’in 1914’de yazdýðý ve sonradan kitaplaþan Ýslam’da Dava-yý Kavmiyet baþlýklý makalesindeki görüþleri bunu teyid eder mahiyettedir. Üstad ilk kez o makalede kullanýlan Ýslamcýlýk, Türkçülük ifadelerini kritik ederken þöyle yazýyor:

"Bu ‘cý’ edatýnýn ‘Türk’ ile ‘Ýslam’ kelimelerine iltihaký ne kadar fena oluyor! Bu nisbeti kendilerine þiar edinenler bence yanlýþ isim intihab etmiþler. Zira Türk, Arab olan kimse Türkçü, Arapçý olamaz. Ýslamcý’nýn da müslüman demek olmadýðý lügat-ý Türkiye ile edna mümaresesi onlarca malumdur."

Tarz-ý siyaset olmadýðý besbelli bu reçeteler birer tarzý hýyanet veya gaflet miydi acaba?

Ben kýrk yýldan beri bu ülkede müslümanlýðýný müdrik bir kimse sýfatýyla artýk o gafletin en azýndan bütün toplum katmanlarýnda sürdüðüne inanmak istemiyorum. Evet bir takým türedi evhamlar son derecede can sýkýcýdýr. Elhamdülillah Laikiz, hem müslüman hem solcuyuz diyenler eksik olmuyor. Ancak kimliðini ve aidiyetini isimlendirmeyi Allah’a terk edip de "Ben Müslümaným diyenlerden daha güzel sözlü kimdir?" buyruðuna tabi olan bizler varýz ve buradayýz. Rabbimizin rahmetini ummaktayýz.

"Bozgunda fetih düþü" gören ve uzun uykusundan kýsa elektro þok darbeleriyle uyandýrýlan toplum, üç tarz-ý siyaset program ve projeleri doðrultusunda bir müddet savruldu durdu. Ýslamcýlar, Batýcýlar, Türkçüler olarak aidiyetleri öne çýkanlarýn geniþ kitleler nezdinde halen sempatizan topladýklarý malumdur. Ancak þu da malumdur ki bu projeler toplum barajýnýn önüne çekilen ecnebi bir set idi. Bu set delindi mi þimdilerde bilmem ama, Necip Fazýl "Surda bir gedik açtýk" derken bir þeyler sezinlemiþti herhalde.

Peki içimizde halen "Ben Ýslamcýyým" diye böbürlenenleri ýslah mümkün olacak mý?

Þimdi "Onlar da bizim sarayýn soytarýlarýdýr" desem, kim bilir ne alýnganlýklar doðacak; küslükler baþ gösterecek. En iyisi demeyeyim de Ýslamcýlýk’ýn bugün ne anlam ifade ettiði üzerinde düþünelim.

Gözlemimiz odur ki ülkedeki resmi baskýlarýn hiçbirisi doðrudan sade bir þekilde "Ben Müslümaným" diyenlere yönelik geliþmiyordu. Ancak sistemin kendi isimlendirmesi veya yakýþtýrmasýyla Ýslamcý çevrelere dönük aðýr maddi ve manevi bir baskýsý da söz konusuydu. Bu tezadýn çözülmesi gerekliydi. Üstelik baskýlara göðüs germe anlamýnda "Ben Ýslamcýyým" demenin/diyebilmenin küçük bir fiyakasý bile vardý. Açýkçasý Müslümaným yerine Ýslamcýyým demek yürek isteyen bir iþti. O tür bir yürek de kimde bulunurdu? Elbette Asyalý Don Kiþot’ta...

Günümüzde þöhretini Ýslam’dan devþiren yýðýnla aydýn mevcut. Kimi muvafakat kimi muhalefet cephesinde. Çünkü üç tarz-ý siyasetin iki þýkký Batýlýlaþmak ile Türkleþmek, arkasýnda býraktýklarý ile insanlarý tatmin etmekten giderek uzaklaþýyordu. Ýslam ise köylü dini olmaktan çýkmýþ çoktan þehirlere inmiþti. Ve okur yazarlarýn dini olarak müthiþ bir cazibeye sahipti artýk. Üstelik Ýslamlaþmak olgusu diðer iki tarz gibi ve onlar kadar sýnanmamýþtý da. Sýnavýný vermemiþti. Kendini bu güne kadar hep maskeler, barikatlar, kamuflajlar arkasýndan ve ancak cýlýz yankýlarla ifade edebilmiþti. Düþünün ki imparatorluk bakiyesi üzerine kurulan yeni devletin yani cumhuriyetin Ýstiklal Marþýný yazan þairi, Ýslamlaþmak cephesinin neferi sayýldýðý için ömrünün sonunu sürgünlerde yaþamak zorunda býrakýlmýþtýr. Doðru dürüst hayat hakký bulamamýþtýr.

Hülasa yaman tezatlarýn ve paradokslarýn yaþandýðý bir ülkedeyiz . Üzülüyoruz.

Ýþte böyle bir ülkede özellikle de günümüzde aðýrlýðýný, gücünü, deðerini, önemini, vazgeçilmezliðini gitgide biraz daha hissettirmeye baþlayan Ýslam, gizli ve aþikar bütün gündemlerin yegane konusu olmuþtur.

Devletlerin derin dünyasýndan, Sovyet bloku çöktükten sonra, Nato’nun Ýslam blokunu yeni düþman ilan ettiðine dair sýzdýrýlan haberleri, ninelerimiz bile iþitti artýk.

Ýslam’a muvafakat veya iman eden acilci ruhlar "Ben Ýslamcýyým" derken acaba þöhretlerini cilalamak mý istiyorlar diye ister istemez þüpheleniyoruz. Çünkü kurnazca kullanýlýrsa bu iþ insana þöhret de para da saðlýyor. Fýrsattan istifade resmi görüþ de bu þablonu sindirmek istediði kesimin üzerine gitmek için kullanýyor. Böylece "Ben Müslümaným" diyen geniþ halk kitlesi, olup bitenlerin farkýna varmamýþ, sistem de amacýna biraz daha yaklaþmýþ olacaktýr. O amaç nedir? Bir cumhurbaþkanýnýn aðzýndan dinlediðimiz, belirli sayýdaki ahkam ayetlerinin ya yok farzedilmesi veya yeni beþeri hükümlerle yer deðiþtirmesidir.

Ýþte Ýslamcýlýk söylemi böylesine tuhaf bir biçimde iki tür aðzýn sakýzý olmuþtur. Biraz zorladýðýnýz vakit "Ben Ýslamcýyým" demenin son tahlilde "Ben Türküm" demekle ayný anlamý ifade ettiðini savunmaya varan garipliklere ulaþacaksýnýz. Herhalde "Yiðit düþtüðü yerden kalkar" darbý meseline yaslanan bu anlayýþ ve siyaset tarzý, Osmanlýnýn çaðdaþ, yeni versiyonlarý hayalinin bir ürünüdür. Onlara göre hilafet Türklerin elinden alýnýnca tüm Ýslam alemi çöküntüye uðramýþtýr. Yeniden ayaða kalkmanýn, dirilmenin yolu ise Türklerin önderliðinde Osmanlý misyonunu tekrar hakim kýlmaktan geçmektedir. Osmanlý’da da kavmiyet unsuru olarak Türk ifadesi pek kullanýlmazdý. Türk denildiðinde herkes bundan Ýslamý anlýyordu. Nitekim dilimizde de Türkün zýddý gavur deðil miydi?

Üzülerek zikretmeliyiz ki meydanda bir orta oyunu varmýþçasýna komik görünen bu anlayýþ, cumhuriyet devrinde varolan Ýslamcýlýk düþüncesinin en emsalsiz tahliliymiþ gibi gösterilmektedir.

Hülasa edebilecek miyim, bilmiyorum, zihnî savruluþlar yaþamýþ insanlarý sürekli kýnayarak da hayýrlý bir sonuca varamayýz sanýyorum. Bildiðim bir þey var ki, o da þu Ýslamcý ifadesi yani sýrf ‘cý’ ekiyle Türkçeleþmiþ bu söyleyiþ, en azýndan Türkçenin imkanlarý içerisinde bir tahfif imajý yaratýyor. Aziz Ýslam’ýn adýný küçük düþürücü bir izlenim býrakýyor. Sözlüklere bakýldýðýnda da cý ve ci ekinin, bir þey yapaný, bir þey sataný nitelediðini göreceðiz. Bu ekin bir þeye taraftar olan, taraf çýkan þeklindeki anlamý ise ilmî deðil galat anlamýdýr. Yani dil açýsýndan da sakat olan bu söyleyiþe samimi insanlarýn itibar etmemesi gerekir. Varsýn onun fiyakasý eksik olsun. Biz, bize Allah nazarýnda itibar kazandýracak isim ve sýfatlara raðbet edelim.

Ancak biliyoruz ki soytarýlýða soyunanlarýn aðýzlarýna bir kere tad bulaþmýþtýr. Onlarýn ulaþtýklarý nimetlerden vazgeçmeleri kolay deðildir. Evet, iman edenler için dünyevi nimete eriþmiþ olmanýn pek bir anlamý yoktur. Zira Allah’ýn bu nimeti pislik böceklerine dahi bolca ulaþmaktadýr. Ýnsan için önemli olan uhrevi nimete eriþmektir; dünyevi nimetin ise helal yoldan gelmesi için çalýþmaktýr.

Ýslamcýlýk çirkin bir yakýþtýrmadýr. Týpký Ýsevilik, Musevilik gibi. Batýcýlar Allah’ý hakkýyla tanýyamadýklarý için Allah’ýn elçilerini ille Allah’a ortakmýþ gibi sayarak dinlerini bile kendileri gibi bir beþere nispet etmiþlerdir. Nitekim onlarýn bir kýsmý biz Müslümanlara da Muhammedî demektedirler. Ýçimizdeki bazý beyinsizler bunun vehametini fark etmeden aynen kullanmaktadýrlar. Oysa biz Müslümanlar Allah’ýn elçilerinin de bizler gibi birer beþer olduðunu söyler, böyle inanýrýz. Bizim dinimiz, kendisi Allah resulü de olsa asla bir beþere nispet edilemez. Filvaki Hz. Adem’den beri son resule kadar gelen din tektir o da Ýslam’dýr. O’nun resullere nispeti müþrikâne bir sapmadýr. Batýcýlar bizi öyle çaðýrýyor diye, geçici bir süre için olsa bile, Muhammedî olarak anýlmaya rýza göstermek Ýslam’ýn ruhunu anlamamak demektir. Muhammed ancak Allah’ýn elçisidir; din’imizi ona nispet etmez ve ona tapmayýz. Ýslam da Allah’ýn bize gönderdiði din’dir. O’nu gönderen, tamamlayan, isimlendiren bizzat Allah’týr. Biz onun misyoneri filan da deðiliz. Hele onun postuna bürünüp onu satmaktan Allah’a sýðýnýrýz. Sadece onu yaþamaya çabalarýz. Ne demiþti þair Erdem Beyazýt:

"Sabýr savaþ zafer

Adým Müslüman"
Gönderen: 23.05.2007 - 21:10
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Abdurrahman ARSLAN

Ýslamcýlýk

1. Ýslamcý tanýmý; sorunuzda bahsettiðiniz niteliklerin aksine, Ýslamýn akide ve pratiðiyle kendini sorumlu tutmak ve bunun için, eðer deyim yerindeyse, siyasal, sosyal, ekonomik, felsefi çaba göstermek anlamýna geliyor. Ýslamcýlýk öncelikle, kendi doðuþuna sebep olan modern batý karþýsýnda bir "duruþun" ifadesidir. Bizden iman ve amelimizi birbirlerinden ayýrmamýzý isteyen bir düþünce ve hayat anlayýþýna ve pratiðine karþý bir kimlik olmaktan çok, bir itiraz olma özelliði taþýyor. Burada bir "tavrý", bir "itirazý" veya bir "düþünceyi" Ýslamcý kýlan nedir sorusu; kanýmca meseleyi müphem olmaktan, bunun yanýnda en azýndan bir kýsým müslümanlarý da pragmatizm ile "düþünce"yi birbirlerine karýþtýrmaktan kurtaracaðýna inanýyorum.

Müslümanlarýn batý ile karþýlaþmalarýnýn; akide ve pratik arasýndaki iliþkinin tutarlýlýðýný her þeyin üstünde tutma isteði ve çabasý, müslümanýn modern zamanlardaki tutum ve faaliyetinin ekseninde yer almýþtýr. Ýslamcýlýk bu tutarlýlýðý, kendi hayat evrenini istila eden modern hayatýn pratiðinde arayan ve bunun için "mevzi" kazanmayý hedef edinen bir çaba olma özelliðine sahiptir. Bu tespitten hareket ettiðimizde Ýslamcýlýk elbette ki Ýslamý entelektüel düzlemde kendine uðraþ alaný edinmiþ "elit" bir kesimi ifade etmez. Buna karþýn eðer Ýslam belirli bir kesim tarafýndan kendileri için uðraþ alaný, gündemde kalmanýn imkaný ve iktisadi getirinin nesnesi haline getirilmiþse, buna Ýslamcýlýktan çok, "Ýslamologluk" demek daha uygun düþecektir.

Ýslamcýlýðýn, müslümanlarýn modern dünya ile karþýlaþmalarýnýn neticesinde ortaya çýktýðýný biliyoruz. Daha doðrusu müslümanlarýn modern dünya karþýsýnda düþünce ve amel düzeyinde takýndýklarý tavrýn, daha sonralarý Ýslamcýlýk olarak kavramsallaþtýrýldýðýný görüyoruz. Dolayýsýyla müslümanlarýn kendilerini baþlangýçta böyle tanýmlamadýklarý bilinmektedir. Kavramsallaþtýrma oryantalist çaðrýþýmlar taþýsa da, günümüz konjonktürü içinde müslümanlarýn "meramýný" anlatmaya imkan veren bir anlam kazanmýþ haldedir. Ýslamcýlýk kanaatime göre birbiriyle çatýþan iki boyutlu bir özelliðe sahiptir. Bunlardan biri Ýslamcýlýðýn doðal olarak modern batý dünyasýný kendine veri olarak almasýdýr; ama bu onu bütünüyle batýnýn "kopyasý" yapmaz. Zira Ýslamcýlýk modern batýya karþý bir cevap olmaya çalýþýrken Ýslamý temel referans kaynaðý yapmasýyla önem taþýr; bu tutumu da onun özgün bir konumda kalmasýný saðlayan diðer boyutunu teþkil eder. Bu haliyle Ýslamcýlýk kiþisel bir tercih olmaktan çok, batýyla karþýlaþmanýn neticesinde ortaya çýkmýþ "zorunlu diyaloðu" ifade ettiði gibi; kendi özgün kaynaklarýna sadýk kalarak "Ýslamlaþma"yý esas almýþ olmasýyla önem taþýr. Dolayýsýyla batý ile karþýlaþma, kaçýnýlmaz olarak her müslümana "Ýslamcý" bir "içerik" katmýþ olur.

2. Ne yazýk ki müslüman kelimesi günümüze hakim zihniyet dünyasýnda kýsmi bir anlam kýrýlmasýna uðratýlmýþtýr. Bu yüzden de müslüman kelimesi maalesef yalnýzca ibadetle meþgul olmak manasýna alýnmakta. Halbuki Ýslamcýlýk, Ýslamý iktidarsýzlaþtýrmak isteyen günümüz dünyasýnda, kendini sadece ibadetle sýnýrlandýrmayan müslümana iþaret eder durumdadýr. Bundan olacak ki, kullanýmý yaygýnlaþmakta. Buna karþýlýk müslüman ve/veya muttaki kavramlarý bunu karþýlamaktadýr denirse, elbette ki buna itiraz etmek mümkün deðil. Ancak bu durumda müslüman/muttaki’nin anlaþýlmasýndaki siyasal boyutun "imkanýný" ve "nasýllýðýný" tahlil etmek gerekiyor.

3. Ýslamcýlýðý tanýmlamak zor görünse de; onun fazlaca muðlak bir içeriðe sahip ve niteliklerinin belirsiz olduðu söylenemez. Ýslamcýlýk her þeyden evvel her hangi bir müslümanýn, sadece müslüman olmaklýðýndan kaynaklanan bir düþünce/düþünme, faaliyet veya yaþamakla ilgili bir tutum olmaktan önce; bütün bunlarýn Ýslamýn temel kaynaklarýnda kendilerine meþruiyet bulmalarý esasýna dayanýr. Ýslamcýlýk bugün varsayýldýðý gibi "baþý boþ bir alan" deðildir. Ýslamcýlýk kendi uzun geçmiþinde bazý yanlýþlýklarla malul olsa da, bunun yanýnda ileri sürdüðü, savunduðu bazý iddialarýnýn zaman içinde doðrulandýðý bir "gelenek" sayýlýr. Yine ayný þekilde, bu süre zarfýnda ortaya çýkmýþ olan yanlýþlýklarýnýn da, bugün restore edilmesi fazlasýyla önem taþýmaktadýr. Hatta bugünün müslümanlarýnýn entelektüel faaliyetlerinin yeniden hayatiyet bulmasý, iþlerlik ve düzey kazanmasýný, Ýslamcýlýðýn 21. Yüzyýlda tahlili ve restorasyonuyla mümkün olacaðýna inandýðýmý belirtmeliyim. Ama bu her müslümanýn kendi dar ufku içinde "ben yaptým oldu" demesiyle olacak bir þey deðildir. Hele hele bunun ucuz siyasetin liberal deðerlerinin ýþýðýnda yapýlmaya çalýþýlacak bir þey olmadýðýný anlamamýz gerekiyor.

Bünyesinde doðal olarak farklý eðilimler taþýmakta olmasýna raðmen, Ýslamcýlýk iki hususta netlik taþýr. Bunlardan biri Ýslamcýlýðýn kaynaðý ve hareket noktasýdýr; bu ise Ýslam, yani Kur’an, Sünnet ve bunlarýn modern dünyayý anlama meselesini kapsar. Ýkincisi ise Ýslamcýlýðýn kendine seçtiði hedeftir; bu ise müslümanlarýn modern dünya karþýsýnda yeniden bir "özne" haline gelmesi meselesiyle ilgilidir.

4. Kavramýn muhtevada oryantalist bir "renk" taþýdýðý söylenebilir. Bunun yanýnda müslümanlarýn elbette ki çok rahatlýkla kendilerini tanýmlayabilecekleri, bütünüyle sorunsuz bir kavram olmadýðý da bilinir. Ýslamcýlýk, çýkýþýndan çok sonralarý kavramsallaþtýrýlmýþ olmasý yanýnda; kavramýn, kanýmca en fazla önemli hale geldiði dönem, Hilafetin kaldýrýlmasýyla beraber baþlýyor. Ýslamýn siyasal temsilinin artýk mümkün olmadýðý bir dönem sonrasýnda, Ýslamcýlýk ve Ýslamcý söylem entelektüel hayatta giderek daha fazla yer edinmeye baþlýyor. Buna raðmen "Ýslamcýlýk", "Ýslamcýyý" belirlemiyor; kanýmca ikisini de Ýslam ve Ýslamý referans alma tarzlarý belirliyor.

5. Kiþisel kanaatime göre; Ýslamcýlýk, zamanýn akýþý içinde doðruluðu anlaþýlmýþ düþünceler kadar; bu zaman içinde yanlýþlanmýþ düþünceleri de bünyesinde taþýyan bir "gelenek/akým" veya söylem. Bunun da çok doðal bir þey olduðunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu haliyle Ýslamcýlýðýn baþýndan itibaren kendisiyle birlikte taþýdýðý ve zamanýn akýþýnýn yanlýþlýklarýný gösterdiði bazý zaaflarý bulunuyor. Müslümanlarýn son yirmi yýl içinde geldikleri noktayý göz önüne aldýðýmýzda; Ýslamcý söylemin ve onun söz konusu zaaflarýnýn yeniden tahlil ve restore edilmesi gerektiðine inanmaktayým. Müslümanlar kadar, müslümanlarýn taþýdýðý Ýslamcý söylemin onlarý nereye taþýyýp götürdüðünü; bunun yanýnda Ýslamcý söylemin bugün nasýl bir "müslüman model" inþa etmek istediðini bilmemiz gerekiyor.

Baþlangýç döneminde gayet doðal, fakat 21. Yüzyýlda devam etmemesi gereken bu zaaflardan biri; Ýslamcýlýðýn bir çok yönden batýlý sosyal/siyasal projeye bakarak kendini inþaya çalýþmýþ ve halen çalýþmakta olmasýdýr. Bugün neo-liberal deðerlerle cýlýz da olsa siyaset üretmeye kalkmasý aslýnda trajediden baþka bir þey deðildir. Çok önemli siyasi/iktisadi kavramlarý batýlý kavramlarla sentezlemesi; daha doðrusu Ýslama ait kavramlarýn içeriklerini batýdan aldýklarýyla doldurmaya çalýþmasý, söz konusu bakýþ tarzýnýn neticesidir. Eðer bu "içeriklendirme" ilk haliyle kalsaydý –ki kalmasý mümkün olmaz- sorun olmayabilirdi. Ama bizzat bu içeriklendirme müslümaný zihinsel olarak dönüþüme uðratan bir fail olmaktadýr. Bugün yaþadýðýmýz süreç bunu açýkça göstermektedir. Batýlý kavramlarýn cazibesi, Ýslamý batýlý paradigma içinde okumaya/anlamaya devam etmemizden kaynaklanýyor. Biz müslümanlar batýlý paradigma içinde kalarak, Ýslamý bu paradigmaya alternatif yapmaya çalýþýyoruz. Elbette ki bu durumda batýlý kavramlar fikri faaliyetimiz için vazgeçilmez ve yerleri asla baþka kavramlarla doldurulamayacak yapý elemanlarý olmalýdýr. Zira hangi kavramýn nereye ve hangi iþlevle gerekli olduðuna ve/veya gerekli olmadýðýna Ýslam deðil, söz konusu paradigma karar vermektedir.

Kanýmca olmasý gereken bu paradigma içinde zihinsel olarak yer almak deðil, bunun dýþýna çýkacak entelektüel imkanlarýn hazýrlanmasýdýr. Aksi halde nasýl ki sosyalizm paradigma içi bir muhalefet olduysa, Ýslamýn muhalefetinin de paradigma içi bir muhalefete dönüþtürülmesi söz konusu olabilir. Ýslamýn ve müslümanlarýn karþýlaþtýklarý her þeye bir alternatif arama alýþkanlýðýndan vazgeçmemiz gerekiyor; Ýslam her þeye alternatif sunmak zorunda deðil. Bu yüzden sorun Ýslamýn kavramlarýnýn iþlevsiz kalmasýndan kaynaklanmýyor; zira Ýslamýn kavramlarý her þeyin yerine ikame edilecek kavramlar deðil. Sorun tezgahýmýzda dokumakta olduðumuz kumaþla ilgilidir. Bu þu demektir; her kavram inþa edici bir eleman olarak kendine ait bir paradigmanýn içinde yer almak ister; ancak o zaman iþlevini ve taþýdýðý önemi anlamak mümkün hale gelir. Tezgahta dokuduðunuz desenin bize ait olmadýðýný artýk anlamamýz gerekiyor; tabii ki eðer daha dönüþmemiþ bilinçlerin sahibi durumundaysak. Aksi halde deseni çok sevmiþ olabiliriz.

6. Ýslamcýlýk doðduðu günden bu yana ayný düzlemde cereyan eden bir düþünce akýmý deðil. Türkiye’deki Ýslamcýlýk kanýmca 1960’larýn sonlarýndan itibaren ciddi bir kýrýlmadan geçmiþtir. Bugünkü Ýslamcýlýðýn vardýðý içler acýsý noktayý, bu kýrýlmayý göz önüne alarak deðerlendirmemiz gerektiðini düþünüyorum. Ýslamcýlýk bu tarihten itibaren kendi ilmi geleneðinden ve köklerinden ciddi þekilde kopmuþtur. Bu kopuþun zihinlerde yarattýðý dönüþüm, müslümaný modern dünyaya katýlmaya, yani modern idealleri Ýslam adýna onaylamaya çaðýrmaktadýr. Bugün Arþimed-vâri bir tespit olarak; müslümanlarýn hayata "katýlma" isteði, modern hayatýn "nimetlerini" tüketme isteði, Ýslamý "avami" düzeyde algýlama isteði, ya da post-modern bir zamanda yeni bir siyasal kültür üretme isteði; bu kýrýlmanýn neticesinde keþfedilmiþ "gerçekler" olarak müslümana görünmektedir.

Bu yeni "keþifler" aslýnda müslümandaki kaçýþ isteðini yansýtmakta. Geçmiþten tiksinti ve kaçma arzusu modernist bir talep olarak önem taþýr; kaçýþ bugün cari alaný yakalamanýn en kestirme yoludur. Burada önemli olan, kaçýþý rasyonel þekilde meþrulaþtýrmanýn saðlanmasýdýr. Günümüzde meþrulaþtýrma 28 Þubat’ta saðlanmakta; kaçýþýn güzergahýný ise neo-liberalizmin kutsalý olmayan siyaset anlayýþý aydýnlatmakta; ve bu kaçýþa hayata katýlým denmektedir.

Ýslamcýlýk, baþkalarýnýn tanýmladýðý ve inþa ettiði bir hayata katýlmayý ve onu taklit etmek gibi silik bir varoluþu deðil; ona karþý müslümanca bir hayatý bizzat yaþayarak inþa etmek isteyen bir "özne"yi temsil eder. Bu yüzden kanýmca biz müslümanlarýn þunu anlamamýz gerekiyor; artýk günümüzdeki "müslümanýn" ameli/faaliyeti ile "Ýslami olan" arasýnda ciddi bir kopuþ yaþanmaktadýr. Bu yüzden müslümanýn her düþünüp yaptýðý "Ýslamcýlýk" kategorisine girmez. Bugün bizim küreselleþen dünyayý da, müslümanlarýn tecrübe ettiði siyaseti de nasýl bir zihniyetle okumaya tabi tuttuðumuz, meselenin esasýný teþkil etmekte. Yoksa dünyadaki herkes zaten "dünyayý" okumaya tabi tutmaktadýr. Sorun aradaki farkta yatýyor.
Gönderen: 23.05.2007 - 21:12
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Atasoy MÜFTÜOÐLU

Ýslamcýlýk’ Üzerine

"Ýslamcýlýk"ýn modern bir kavram olduðunu belirtmek gerekir. "Ýslamcýlýk"ýn kavramsal çerçevesi Birinci Dünya Savaþý sonrasý gündeme girdi. "Ýslamcýlýk"ý kýsaca, Müslümanlarýn tarihin nesnesi olmaktan çýkarak, tarihin-siyasetin öznesi haline gelme mücadelesi olarak tanýmlamak mümkündür. Modern zamanlarda özellikle Ýslam’ýn vicdani ve ahlaki bir kiþisel tercih olarak sýnýrlandýrýlmasý gerektiði anlayýþýný reddederek, Ýslam’ýn siyaseti de içerdiði tezi ile birlikte bir hayat tarzý olarak tarihe dönmek istemesi ve bu yolda Ýslam Dünyasý toplumlarýnda yeni baþlangýçlar yapmasý, dýþarýdan bir isimlendirme ile "Ýslamcýlýk" olarak isimlendirilmiþ ve bu isimlendirme etrafýnda spekülatif, sansasyonel, gerçeði yansýtmayan, çarpýtýcý, yanlý, önyargýlý yorumlar yapýlmýþtýr, yapýlmaktadýr. Hangi alanda olursa olsun, kendi kavramlarýmýzý Ýslami öze baðlý kalarak kendimiz üretebilmeliydik. Ancak; kültürümüz üretmek yerine, geleneksel mirasý tüketmek üzerine kurulu olduðu için bu kavramsallaþtýrmayý baþaramadýk. Bütün dünyada Ýslamcýlýðýn ilk’leri olarak bilinen isimler, Þeyh Cemaleddin Afgani, Mevlana Mevdudi, Ýmam Humeyni, Seyyid Kutub vb. gibi isimler entelektüel gösteri olsun için mücadele etmediler.

Modern dünyada "Ýslamcýlýk"la ilgili oluþturulan imaj olumsuzdur; söylem ise gerçekdýþýdýr. Laik ölçütlerle çeliþtiði ve çatýþtýðý için, "Ýslamcýlýk" tanýmlamasý laik toplumlarda infial uyandýrýyor. Modern-laik-materyalist kültür ve uygarlýk, Ýslam’ýn bu yeni çerçevesini anlamaya elveriþli deðil. Ýslam’ýn asli özgünlüðüne dayalý olarak, bir bütünlük içerisinde, bütün insanlýða ve Ýslam Ümmetine hitap eden yeni tarzý Ýslam Dünyasý dýþýnda büyük bir endiþe-korku uyandýrdýðý için reddediliyor. Ýslamcýlýk þimdiki zamanýn dili, ifadesi olmak istiyor; þimdiki zamanýn sorunlarý, bilgisi, gereði ve bilinci üzerinde duruyor; içerisinde yaþadýðýmýz gerçeklikle ilgileniyor. Geleneksel söylem ise, daha çok bir nostalji temelinde geçmiþe doðru bir ilgiyi canlý tutmak istiyor. "Ýslamcýlýk" tanýmýnýn amaçlý bir kavramsallaþtýrma olarak tasarlanmýþ olduðu düþünülebilir.

Ýslam’ýn bütün boyutlarýný içeren bir dil, söylem ve eylem anlayýþý, hayatýn bütün boyutlarýna yönelik bir aktivite yöneliþi, Ýslam’ýn modern dünya karþýsýnda baðýmsýz bir þekilde kendisini yapýlandýrma giriþimi çabalarý söz konusu olduðunda, Ýslam; Batý dünyasýnda düþman haline gelmiþtir. Ýslam’ýn baðýmsýzlýðý demek; özellikle Ortadoðu’da Batýlýlarýn petrol ile ilgili çýkarlarýnýn ve Ýsrail’in varlýðýnýn tehdit altýna girmesi demektir. "Ýslamcýlýk" günümüzde daha çok bir indirgemecilik biçiminde kullanýlýyor.

Kimi eksikliklerine ve yetersizliklerine raðmen Ýslamcýlýk olarak kavramsallaþtýrýlan Ýslami tasarý ve tasavvur savunmacý bir tepki deðildir, bir slogan deðildir, bir protesto hareketi ya da dalgasý deðildir. Irk ve sýnýr ayrýmlarýný aþarak, sýnýrlarý aþan yeni bir bilinç ve duyarlýlýðý oluþturan bu yeni tasarý ve tasavvur; her tür yabancýlaþmayý, dýþlanmýþlýðý, yozlaþmayý, taklitçiliði, geçmiþçiliði, hastalýklý romantizmi, statükoculuðu, konformizmi, teslimiyetçiliði, baðýmlýlýðý, tek boyutluluðu, devletçiliði, tarih ve coðrafya merkezci saplantýlarý, ufuksuzluk ve dar görüþlülüðü, baðnazlýk ve aþýrýlýklarý sorgulayarak ve aþarak yeni bir özgünlük ve özgürlük arayýþýnýn ifadesi olmak istemektedir. Bu yeni taným ve tasavvur, din ve siyasetin birliðini savunan bir gerçekliðin günümüzdeki yansýmasýdýr. Aziz Ýslam’ýn diðer boyutlarý yanýnda siyasal bir karakteri ve özelliði olduðunu vurgulamak gerçeði yansýtan bir deðerlendirmedir. Siyasal Ýslami yöneliþ, düþünsel, kültürel, entelektüel, ahlaki, ruhsal yöneliþlerle, geliþmelerle birlikte yürütüldüðünde ancak etkili ve anlamlý olabilir.

Ýslamcýlýk; daðýlmýþ, bir kenara terkedilmiþ parçalarý bir araya getirerek, bölünmeleri, karþýtlýklarý, hizipçilikleri aþarak, tutarlý, bütüncül bir çerçeve oluþturarak; Ýslam’ýn yeni bir deðer sistemi olarak, yeni bir siyasal sistem olarak tarihe dönüþü için, tarihin Ýslami anlamda yeniden baþlamasý için, ortaya konulan yeni bir duyuþ, algýlama ve duruþ tarzýdýr. Ýslamcýlýðý koþullarýn ürünü olarak yorumlamak yanlýþtýr. Ýslamýn her anlamda ve her alanda hayata dönüþü projesi, Ýran Ýslam Devrimi’nin baþarýya ulaþmasýyla birlikte Ýslamcýlýðýn romantik bir ütopya olmadýðýnýn anlaþýlmasý, Mýsýr’da, Cezayir’de, Sudan’da Ýslamcý kadrolarýn kazandýðý büyük baþarýlar, Ýslam Dünyasý toplumlarýnda kültürel-siyasal statükoyu deðiþtirme-dönüþtürme giriþimleri, baðýmsýz, evrensel bir Ýslami çizginin, dayanýþmanýn, iliþki biçiminin ortaya çýkýþý; bütün dünyada farklý etkiler ve yankýlar uyandýrmýþtýr. Bu noktadan hareketle bütün bir Batý Dünyasý statükocu düzenleri ve Batý’yý sorgulayan ve bunlara meydan okuyan yeni Ýslami dili ve söylemi aþýrý, yanýltýcý yargýlarla mahkum etmeye çalýþmýþ, Ýslamcýlýðý kuþatmak ve tecrit etmek amacýyla, Ýslamcýlýðýn þiddet yanlýsý olduðu iddiasýný gündeme getirmiþtir. Batý Dünyasý, komünizmin daðýlýþýný izleyen dönemde ortaya çýkan düþman boþluðunu Ýslam ile doldurmak istedi. Soðuk Savaþ döneminde Batý, Sovyet Bloku ile daha çok siyasal açýdan bir rekabet içerisindeydi. Batý ile Sovyet Bloku arasýnda yaþama biçimleri açýsýndan bir sorun yoktu. Ýslam söz konusu olduðunda kültürlerin ve uygarlýklarýn çatýþmasý da hayata geçirilmiþ oldu.

Siyasal deðiþim, dönüþüm ve yeniden inþa talepleri; kültür ve uygarlýk rekabetleri dýþýnda petrol bölgelerinde istikrarýn ve güvenliðin tehdit altýna girmesi ihtimali, Ýsrail’in güvenliðinin sarsýntýya uðramasý endiþesi, dünya Siyonizminin öncülüðünde dünya çapýnda etkili Ýslam karþýtý kampanyalarýn açýlmasý sonucunu doðurdu. Bugün, bütün dünyada, kimi Ýslam Dünyasý toplumlarýnda ve özellikle de Türkiye’de, Ýslamcýlýk-siyasal Ýslam konusunda, Ýsrail ve dünya Siyonizmi tarafýndan üretilen olumsuz, çarpýtýlmýþ ve düþmanlýk içeren nitelemelere dayalý kalýplar tüketiliyor. Bu kalýplarý Ýslam karþýtlarý ile birlikte kimi Ýslami çevreler de kullanabiliyor. Sözünü ettiðimiz kampanya Ýslam’ýn siyasal etkisinin yok edilmesi, Ýslam’ýn modal alanla kýsýtlanmasý, Batý Dünyasýnýn petrol çýkarlarýnýn korunmasý, Ýsrail’in güvenliðinin saðlanmasý amacýyla çok yoðun bir þekilde sürdürülüyor. Bu kampanya bugün, militarizmin ve emperyalizmin bütün güç araçlarý kullanýlarak sürdürülüyor.

Emperyalist, militarist, faþist merkezi güçlerin ve egemen kurumsal yapýlarýn çok yönlü kuþatmasý karþýsýnda Ýslamcý eðilimlerin düþünsel, entelektüel, kültürel ve siyasal anlamda gerekli direnci gösteremedikleri gerçektir. Ýslam tarihi boyunca hanedanlýklar, sultanlýklar, kavimler, imparatorluklar, devlet ve siyaset baðlamýnda, Ýslam’ýn özünü ve ruhunu yansýtmak yerine, tersine bir iþleyiþle, kendi hanedan, kavim, saltanat ve imparatorluklarýna özgü telakkileri Ýslam’a ve Müslüman topluluklara yansýttýlar. Ýslam aracýlýðýyla kendilerini meþrulaþtýrdýlar. Tarihsel süreçler içerisinde ortaya çýkan ve ümmet ahlakýný yýkan bu farklýlýklar, ayrýlýklar, aykýrýlýklar Ýslami hareketler tarafýndan aþýlamadý, evrensel bir güç birliði oluþturulamadý. Yerel, milliyetçi tutkular, baðnazlýklar, bencillikler nedeniyle evrensel anlamda güçlü bir Ýslami aidiyet duygusu oluþturulamadý
Gönderen: 23.05.2007 - 21:13
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Ýhsan TOKER

Ýslamcýlýk’ Kullanýmý ve Ortaya Çýkardýðý Sorunlar Üzerine





Müslümanlýk Yanýnda ‘Ýslamcýlýk’

‘Ýslamcýlýk’, son zamanlarda giderek daha da yoðunlaþan bir biçimde gündemde yerini alan bir konudur. Yine bu çerçevede ‘Ýslamcý’ ile ‘Müslüman’ ifadeleri, günümüzde Ýslam dinine mensup kabul edilen çevrelerde zaman zaman çeþitli tartýþmalara konu olan kullanýmlarý temsil etmektedirler. Ýlginç bir biçimde hem ‘Ýslamcý’ hem de ‘Ýslamcýlýk’ karþýtý ya da dýþarýdan kiþiler bu iki ifadenin farklý muhtevalara sahip oluþu üzerinde neredeyse görüþ birliði içerisinde görünmektedirler. Gerçekten de Müslümanlýk, tarihi olarak peygamber Muhammed’e indirildiðine inanýlan ve Kur’an’ýn iki kapaðý arasýndaki sayfalarda somutlaþan bir muhtevaya baðlýlýkla ilgili iken ‘Ýslamcýlýk’ modern zamanlarda bu toplumlarýn siyasi bir ifade aracý ve yönelimi olarak ortaya çýkmýþ çerçevelerle ilgili olarak kullanýlmaktadýr. Görüldüðü gibi bu kelimeler arasýnda her þeyden önce büyük bir zaman farký bulunmaktadýr. Müslüman kelimesi orijinal müslim kelimesinin Arapça çeþitli büklümleri halinde Ýslam’da Kur’an aracýlýðýyla ifade bulmuþ olduðu gibi, bilindiði üzere bu Ýslam’ýn (selam, selamet, teslimiyet vs. gibi türevlerini de eklemek lazým) Allah’ýn insanlýk için genel bir çerçeve olarak koyduðu þeye karþýlýk geldiði bilgisinden hareketle onun kadim bir özellik olduðunun ileri sürülebilmesini imkan dahiline sokmaktadýr.

Halbuki ‘Ýslamcý’ ifadesi modern dönemde ortaya atýlmýþtýr. Bu yönüyle de Müslüman ve onun gerektirdiði kavramlar dizisinin yanýnda bu yönüyle çok türedi bir konuma sahip görünmektedir.

Büyük zaman farkýnýn (eski, köklü/yeni, türedi) yaný sýra diðer bazý önemli ayrýmlarýn da üzerinde durulmasý gerekmektedir. Bunlardan ilk akla gelenlerden biri isimlendirici kaynaklarýn farklýlýðýdýr. Müslüman kavramý Müslümanlar açýsýndan Allah tarafýndan verilen bir ad olmasýna karþýlýk ‘Ýslamcý’ kelimesi dýþ kökenlidir. ‘Ýslamcý’ kelimesi Batýda ‘ism’ son ekinin karþýlýðý kullanýlarak Ýslam’a iliþtirilmek suretiyle Batýlý zihinlerce ihdas edilip yaygýnlaþtýrýlmýþtýr. Elbette bu Batýlý kaynaklarýn da bu kelime itibariyle varyasyonlar içerisinde bulunmalarý söz konusudur; bunlarýn kimilerinde ‘Ýslamcý’, bir ‘öteki’ iþlevine sahip kýlýnmakta, kimilerinde kendilerince aþýrý dini tutum halini ifade aracý olarak kullanýlmakta, en iyi durumda sosyal bilimlerde bir çözümleme aracý olarak ona baþvurulmaktadýr.

Bu tutumlar düþmanlýk besleme, karþýtlýðý keskinleþtirme, küçültücülük, tepeden bakýþ, muhatabýný kategorize etme, nesneleþtirme gibi birbirine kâh yakýn, kâh farklý noktalardan tahlile muhtaç durumdadýrlar. Ama her halükarda, terimin ortaya atýlýþý ve kullanýmý bakýmýndan ahlaki bir problem ortaya çýkartmaktadýrlar.

Diðer taraftan bir kýsým Müslümanlarýn bu ada ya da nitelemeye sahip çýkmalarý da ayrý bir problem oluþturmaktadýr. Allah’ý, kitabý, peygamberi vs. besbelli olup iman çerçevesinde zorunluluklarý bulunan ve üstelik adlarý da -Mohammedanist ya da Muhammetçi falan deðil- kendi dini kaynaklarý tarafýndan verilmiþ olan bu kesimler bu türlü nitelemelere sahip çýktýklarýnda ya da diðer Müslümanlar için kullandýklarýnda kendilerini problemli bir duruma sokmaktadýrlar. Bu nitelemenin kabul edilmesi halinde Müslümanlýkta olmayan bir fazlalýðýn söz konusu olduðu zýmnen onaylanýyor demektir. Dolayýsýyla ‘Ýslamcýlýk’, Müslümanlýða aslýnda olmayan bir ekleme yapýlmasý imasý taþýmaktadýr. Ya da normal bir Müslümanlýða karþý normal üstü, normalin dýþýnda, ekstra bir dindarlýk durumu olarak (dinci nitelemesi burada hatýrlanmaya deðer) bir ‘Ýslamcýlýk’ ortaya çýkmýþ olmaktadýr. Her durumda ‘Ýslamcýlýk’, onunla niteleneni orijinal Ýslam’dan fazlasýný ifade eder hale koyar bir niteliktedir.

Bu çeliþkili duruma raðmen bugün, belirtilmiþ olduðu gibi, Ýslami hareketler içerisinde yer alan ya da bireysel olarak kapsamlý Ýslami düþüncelere sahip olan bir çok kiþinin bu adý kendilerine mal etmiþ olmalarý da çokça gözlemlenen bir olaydýr. Ancak böyle bir tutum, bunu, kendilerini vuran bir silah haline getirmektedir. Öz iradeleriyle, kendilerine raðmen kendilerine iliþtirilmiþ bir sýfatý/ adý (aslýnda yafta demek en uygunu) benimsemeleri çeliþkiyi ortadan kaldýrmamaktadýr. Bu kendine mal ediþ, her þeyden önce kendi varoluþ gerekçelerini ve meþruiyet temellerini zedeleyicidir; böyle bir tutumla kendi türediliklerini, Ýslam’a, Müslümanlýða raðmenliklerini kabul etmiþ ve dinlerinin asýl temsilcisi olarak bu ‘Ýslamcýlýk’ adýný tercih etmek suretiyle asýl, öz adlarýný devreden çýkartmýþ olmaktadýrlar. Takdir edileceði üzere bu durum da problemlidir; yeni bir nitelemenin kabulüyle yeni bir Ýslam tasavvuru; orijinallik, otantiklik iddialarýyla çeliþmektedir, zira bir dini inançlar pratikler seti nasýl olup da -kendi adý varken, ona raðmen- yeni bir isme ihtiyaç duymaktadýr? Böyle bir isim ihtiyacýna paralel olarak bunu rakiplerinden devþirmeyi hangi meþruiyet çerçevesine dahil edebilecektir? Yeni -üstelik Ýslam-dýþý kaynaklardan gelen- bir adla adlandýrýlmak suretiyle sahih bir Ýslam/Müslümanlýk teziyle arada oluþan çeliþkiyi -madem sahih bir Ýslam peþinde, neden kendi öz/asýl adýný tashih etmeyip de yeniden ad alýyor?- nasýl çözebilecektir?

Bütün bunlardan hareketle söylenebilecek þey þudur: ‘Ýslamcýlýk’ ifadesi onu icad edip, isim babalýðýný yapanlar açýsýndan bir ötekileþtirme, kategorize etme ve olumsuzlama gibi yönleriyle ahlaki bakýmdan; onu kendilerine mal edip, benimseyenler açýsýndan da, kendi otantikliði peþindeki oluþumlarýn, söylemlerin daha kendi isimlerini bu otantiklik iddiasýna uygun çerçevede ele alamamalarý yönüyle mantýki bakýmlardan problemlilik arz etmektedir.

‘Ýslamcýlýk’ mý ‘Ýslamcýlýklar’ mý?

Deðiþik bakýþ açýlarýna göre Ýslamcýlýðýn hem tek bir anlam çerçevesine sahip bulunduðundan, hem de çeþitli kýstaslar paralelinde farklý kullanýmlara konu olduðundan bahsedilebilir. Ortak çerçeve olarak Ýslam’a kamusal, siyasal alanda önplanda bir yer verilmesi sonucunu doðuracak vaziyet alýþlarýn, aðýrlýklý olarak dini bir söylemin ve yine dini nitelik taþýr gözüken hedeflerin varlýðý gibi husustan söz edilebilir.

Bununla birlikte zaman, dönem, mekan, kavramsal çerçeve, kategoriler, etnik kökenler, konumlar, tutumlar vs. bakýmlarýndan farklý Ýslamcýlýklardan söz etmek daha uygun olacaktýr. Sözgelimi son dönem Osmanlý düþün akýmlarýndan biri olarak ‘Ýslamcýlýk’la, Hasan el-Benna, Seyyid Kutb, Mevdudi ‘Ýslamcýlýðý’ farklý kefelerde yer almak durumunda olabilmektedir. Yine genel olarak Orta Doðu’daki ‘Ýslamcý’ akýmlarla Türkiye’deki ‘Ýslamcýlýk’ mukayese edilebilir farklýlýklar taþýmaktadýrlar. Bir baþka ayrým noktasý olarak ‘muhalefet Ýslamcýlýðý’ ile ‘iktidardaki Ýslamcýlýk’ýn özellikleri akla getirilebilir. Özellikle son zamanlarda ön plana çýkan bir ‘kadýn Ýslamcýlýðý’ olgusu hayli ilginç analiz imkanlarý ortaya koyar bir nitelik taþýmaktadýr. Ýslamcýlýk gibi evrensellik sayýltýsýyla yaklaþýlan bir yönelim, yer yer etnik baðlýlýklardan da melezlenebilmektedir. Müslüman dünyanýn temel bir dualitesi olarak Sünni ve Þii Ýslamcýlýklar farklý perspektiflerden hareket edebilmektedirler. Ýçinde bulunduklarý ortam ve dönemler göz önünde bulundurularak bir ‘modernist Ýslamcýlýk’tan olduðu kadar pek ala bir ‘post-modernist Ýslamcýlýk’tan da söz edilebilir. Ne var ki burasý bir ‘Ýslamcýlýk’ tipolojisinin açýmlanmasýnýn yeri olmadýðýndan, þimdilik konuyla ilgili yaklaþýmlarda bütün bu farklýlýklarýn göz önünde tutulmasýnýn taþýdýðý öneme dikkat çekilmekle yetinilecektir. Aþaðýdaki çözümlemelerin ise daha çok, anýlan bu olgunun Türkiye’de 1990’lý yýllardan bu yana evrilen durumuyla sýnýrlý olarak anlaþýlmasý gerekmektedir.

‘Ýslamcý’ Vokabüler

Kendi adýný bile dýþarýdan alan ‘Ýslamcý’ kesimin Ýslami kavramlarýn yerine ya da onlardan daha çok batýlý olanlarýna yönelmiþ olmasý þaþýrtýcý bir durum oluþturmamaktadýr. Medeniyetler arasý bir karþý karþýya geliþte özellikle son iki yüzyýldýr bir Batý (medeniyeti) üstünlüðü algýlamasý paralelinde her bakýmdan olduðu gibi düþünsel olarak da belirgin bir þekilde bir baðýmlýlýk durumu söz konusu olmuþtur. Aslýnda Ýslam medeniyeti çerçevesinde hayat bulmuþ ya da yeniden üretilmiþ bir çok kavram da özgün olmayýp dýþ kökenlidir. Fakat burada aslolan ‘Ýslami bir duyarlýlýk’ýn modernlik ve öncesindeki tarihi süreçlere müdahil olup bunlarýn en azýndan bir kýsmýný kendisine mal etme gayreti sonucunda içerisine düþtüðü paradoksal durumdur. Bu bakýmdan hepsi ‘Ýslamcýlýk’ etiketi altýnda toplanan yönelimlerin arasýndaki önemli bir farklýlýða deðinmek de gerekecektir. Zira Asrý saadeti bir referans noktasý olarak alan, tabir caizse daha eski Ýslamcýlarla -onlar kendileri için bu nitelemeyi kullanýyorlar mýydý?- ‘artýk yeni þeyler söylemek gerek’ diyen, kendilerini yeni Ýslamcý olarak lanse edenler ya da öyle nitelenenler arasýnda anlamlý farklar hatta temel çeliþkiler ortaya çýkmaktadýr. Bahsi geçen paradoks iþte bu ikinci versiyon için kaçýnýlmaz hale gelmektedir.

Ýlkinde de Batýlý kavram ve terimler bulunmasýna karþýlýk bunlar Ýslam’ýn bir dini çerçeve olarak sýnýrlarýný zorlayýcý olmaktan genelde uzak olmuþlar, daha çok araçsal ve kurumsal hudutlar içerisinde kalmýþlardýr. Sözgelimi anayasa, devlet, ideoloji vb. gibi kullanýmlar ‘yeni’ ve ‘Batý orijinli’ kelimeler olmakla birlikte -daha çok istisnai nitelik taþýyanlar haricinde- bunlarýn bir Ýbrahimi din olarak Ýslam’ýn akide ve pratiklerine tecavüz edecek mahiyette olmadýklarý ileri sürülebilir. Oysa ikincisinin ortaya çýkýp formüle edildiði 1990’lý yýllardan bugüne bu ‘siyasal Ýslam’ temsilcilerinin söylemsel çerçevesi, kendilerinin de bizzat deðiþim þeklinde kavramsallaþtýrdýklarý vechiyle neredeyse Batýlý, liberal, sivil, sosyal, felsefi vb. ne kadar kavram varsa alýp kendisine mal etmiþ gözükmektedir. Bunun tabii bir sonucu artýk zikredilen peygamberi gelenekle hiçbir alakasý olmayan bir kavramlar setinin içselleþtirilmeye baþlanmýþ olmasýdýr. Bu yeni söylemde insanlar artýk tevhide, Kur’ana, Allaha tabi olmaya, silme deðil; demokrasiye, insan haklarýna ve hatta laikliðe çaðrýlmaktadýrlar.

Tabii bunun yegane nedeni yenilmiþlik duygusu deðildir; Batý’da ortaya çýkan paradigmal deðiþiklikler, postmodernitenin yol açtýðý durumlar da içerideki ‘Ýslamcý’ figürlerin mutasyonunda önemli roller oynamýþtýr ve oynamaya da devam etmektedir. Konjonktürün müsaitliði sayesinde hemen ‘lâ’lara sarýlanlar, rüzgarýn yön deðiþtirmesiyle birlikte 'yes'lere sürüklenmekte gecikmemiþlerdir. Postmodernlikle birlikte akýlcýlýk, bilimcilik, ulusçuluk, laiklik gibi batý modernliðinin temel deðer veya yönelimleri büyük ölçüde zayýflamýþ, ‘ne olsa gider’ þeklinde formüle edilen görecelikçi tutum hayatýn bütününe sirayet etmiþtir. Hazýrdan tüketen ‘müslüman’ toplumlar bu kavram setini kendi dillerine çevirmeyi de ihmal etmemiþlerdir.

Artýk hakikat parçalanmýþ durumdadýr; o hayata geçirilecek ontolojik bir teslimiyet deðil, metafizik-mistik bir spekülasyon konusu olup bu konuda bilumum tariklerin hepsine yer bulunmaktadýr. Ontolojik birlik yapýbozumuna uðratýlmýþ, siyaset (yaþam) ontolojiden ayrýlmýþ, varlýðýn haliký varettiklerinin eylem alanýndan -fiilen- kovulmuþtur. Dünyevileþen -kutsala iliþkin referanslarý zayýflayan anlamýnda; yoksa tabii ki tanýmý gereði, din hayatýn ve dünyanýn içindedir, dýþýnda deðil- siyasetin manevra kabiliyeti edinilmiþtir. Muhalefetteki ‘lâ’lar, iktidardaki ‘yes’lerle çoðulcu bir þekilde bir arada yaþama özgürlüðünü elde etmiþtir. Böylelikle radikallikten ýlýmlýlýða/uzlaþýcýlýða uzanan bir yolculuk gerçekleþmiþtir.

Bu ‘yeni Ýslamcýlýk’ýn sözde hareket noktasýyla bugün geldiði yer arasýnda belirgin farklýlýklar husule gelmiþtir. Geçmiþte Allah’ýn geniþ arzýnda hicret edenlerin yerini bugün ‘köy’lerinden ‘þehr’e göç edenler almýþ, bunlar bulunduklarý ortamlarý kendilerine uyduran birincilerin aksine kendileri içine girdikleri ortam (ve zamanýn) þartlarýna adapte olma yolunu seçmiþler, oyunun kurallarýný kabul etmiþ, bunda da çok mesafe katetmiþlerdir. Kendilerine kariyer saðlar görünen baþlangýçtaki deðerlerinden hamleleri onlarý bambaþka sahillere sürüklemiþtir. Buralarda ‘muktedir’ olduktan sonra gücün cazibesi onlarý býrakacak gibi gözükmemektedir. Dolayýsýyla kaderin bu ‘hoþ’ cilvesinin kendilerine saðlayacaðý imkanlar karþýsýnda günah çýkarmalarý, geçmiþteki ‘kabahat’lerini modern rahipler önünde ikrar edip ‘rahatlama’larý onlarý babalarý Adem’e daha bir yaklaþtýracaktýr; Ýbrahim olmaya gerek de yoktur, niyet de.. Hiçbir þey yasak aðacýn meyvesinden tatmaya benzeyemez çünkü. Ne var ki, kendileriyle birlikte baþkalarýný da sürüklemek bahasýna...

Kendi adlarýna mütevazi bir katký kabilinden Batýlý isim babalarýnýn kendilerine yakýþtýrdýðý adýn baþýna bir ‘yeni’ öneki getirmeye çabalýyorlarsa da yine son sözü ötekiler söyleyeceðe benzemektedir. Zira tanýmlamanýn gerçek bir iktidarý, güç sahibi olmayý gerektirdiði düþünülecek olursa tanýmlananlarýn tanýmlamaya kalkmasý -hala varsa eðer- eþyanýn tabiatýna aykýrý düþecektir. Dolayýsýyla -Gilles Kepel, Nilüfer Göle vb.lerinin dile getirdikleri Ýslamcýlýk-sonrasý (post-Ýslamizm) ifadesi -ötekilere nazaran- daha bir yakýþýk almakta; üstelik hem daha mantýki, hem de daha ahlaklý bir kullaným olarak gözükmektedir. Bu itibarla sosyal bir olgu olarak güce iliþkin ve sýnýfsal çözümleri haklý çýkartacak ölçüde önemli bir ‘karþý-seçkinler’ olgusu olarak ‘Ýslamcýlýk’ ya da Ýslamcýlýk-sonrasý, incelenmeyi hak etmiþ bulunmaktadýr. Bu karþý-seçkinliðin moral-ritüel boyutunun mu, yoksa entelektüel boyutunun mu ön planda olduðu yolundaki sorularýn cevabý kendi içinde saklý gibidir.
Gönderen: 23.05.2007 - 21:15
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 945 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
aykutucak54 (40), abdullatif (48), yesil6756 (69), Mustafa Sahin (57), siyah_zambak92 (43), Amira80 (45), hayrik06 (46), osman.k (57), esma_8 (58), rizelli (46), lakteke (48), xadica (45), Muhammedi (44), alperoral2003 (45), sehadet gulu (50), yassan (45), yesenkal (45), Hatice74 (51), Gulhan11 (54), ilhami_bayram (50), muygurer (60), tuveybe (41), beysehir (40), kerem (50), bahar5799 (53), yunusum (41), bilor (49), erkn (45), 571969 (56), remziyurdunol (69), aladdin1960 (65), Muhammed_Taha (47), gurbuz50 (46), yakurt (53), sevdacanl&yacut.. (43), ati64 (61), strange (48), deliveli (44), sugarly (39), SIRINE87 (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60574 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.